Antik Ebla Şehri’nin Sırrı
Giriş
Yazar: Doç. Dr. Eren Karakoç
Düzenleme: Taha Berk Arslan
Suriye’deki Halep’in 53 km Güneybatı’sında yer alan Antik Ebla Şehri, internet mecrasında çok ünlüdür. Özellikle belli bir kesim tarafından çok sevilmektedir. MÖ. 2600’lerde, Doğu Akdeniz kıyısının en eski yerleşimcileri olan Kenanlılar tarafından kurulan şehir, Sümer Uygarlığı’nın etkisiyle büyük bir medeni seviyeye ulaşmış ve bölgesinin her yönden en güçlü şehir devleti olmuştur. Ancak Ebla, bu özelliği ile ünlü değil, şehirde ele geçen 18.000 civarında kil tablette yer aldığı iddia edilen sonraki semavî dinlerle alakalı bilgilerden dolayı çok ünlüdür. (Antik Ebla Şehri’nin Sırrı)
Antik Tarih’teki Ebla
Bu konuya değinmeden evvel, Ebla’dan biraz daha bahsetmek yararlı olacaktır. Güneydeki Sümer Uygarlığı’ndan siyasî, ekonomik ve dinî olarak etkilenen Ebla, MÖ. 2600’lerden itibaren yer aldığı verimli bölgenin özelliklerinden yararlanarak gelişmiş tarım etkinliği yapmaya başlamıştır. Özellikle buğday, zeytin, incir ve çeşitli meyve ürünleri üretmiştir. Eblalılar, manda, koyun ve domuz başta olmak üzere yoğun hayvancılıkla da ugraşmışlardır. Çevredeki madenlerden gümüş çıkarmış, ve sedir ağaçlarından tahta üretmişlerdir. Tüm bu ürünleri başta Sümer olmak üzere İran’daki Elam, Kuzeydeki Anadolu şehirleri ve Mısır’a satmışlardır. Bu sayede ekonomik olarak çok güçlenen şehir, ticaret yollarının ortasındaki merkezi konumu dolayısıyla gücüne güç katmış ve çevresindeki 17 şehri hâkimiyet altına almıştır.
MÖ. 2240’da Akad kralı Naram-Sin’in şehri ele geçirip yakıp yıkmasına kadar Ebla gücünü korumuştur. Sümerler’den yazıyı öğrenen Eblalılar, hem kendi Kenani dillerinde, hem de Sümerce olarak, fonetik (hecesel) çivi yazılı tabletler meydana getirmişlerdir. İlk gelişmiş kütüphaneciliği de Eblalılar ortaya çıkarmıştır. Toplamda 18.000 kadar olan çivi yazılı tabletler, genellikle ticaret, ekonomi alım satım ile ilgili bilgileri içerirken, 5.000 kadarı, eğitim-öğretim, Sümerce-Kenani sözlükler, destanlar tanrısal metinler ve şiirlerin dahil olduğu edebî yazıları içermektedir. Bu tabletlerin içeriğindeki kimi isimler, anlatılar ve şiirler, özellikle 1975-1985 arasında, bilim dünyasında tartışma konusu olmuştur.
Sansasyonel Ebla
Antik Ebla’yı 1964’te kazmaya başlayan Paolo Mathiae, 1974’te ünlü tabletlere ulaşmıştır. Tabletleri yazı uzmanı arkadaşı Giovanni Pettinato ilk elden incelemiş ve büyük bir gizlilik içinde İtalya’ya, Roma Üniversitesi’ne götürmüştür. Sonra da bilim dünyasını heyecanlandıran açıklamalarını ve iddialarını sıralamıştır. İddialarına göre, Tevrat’ta yer alan kimi anlatılar, şiirler, Mikail gibi melekler, Hz. İbrahim başta olmak üzere birkaç peygamber ve kutsal şehirler bu tabletlerde yer almıştır. İncelemelerine göre Ebla’da tek tanrı inancı olmuştur. Bu açıklamaları basında büyük yankı uyandırmasına karşın kendisi, başka bilim insanlarının tabletler üzerinde çalışmasına da uzun süre engel olmuştur. Bu haberleri değerlendiren İsrail, Filistin’in kendilerine ait olduğunu bu tabletlerin de kanıtladığını belirterek baya bir toprağı işgal etmesini kendine göre haklı çıkarmıştır.
Paolo Mathiae de bu iddialarının baya bir kaymağını yemiştir. Sonunda, bilimsel tarihçilerin baskısı ve tenkidine dayanamayarak tabletleri başka uzmanlara da inceletmeye başlamıştır. Bu incelemeler sonunda Ebla tabletlerinde var olduğu iddia edilen çoğu kelimeyi, birkaç ses değişikliği ile Tevrat’ta geçenlere benzettiği ortaya çıkmıştır. Ab-ra-mu (İbrahim), aslında tüccar bir rahiptir. Birçok tanrıya tapmakta ve ayrıca Şehrin tanrısı Dabir’in rahipligini yapmaktadır. Mikail gibi isimlerin ise meleklerle bağlantısı yoktur. Kimisi öğretmen, kimisi tarımcıdır.
İnternette dolaşan ünlü şiir ise aslında tek tanrıyı anlatmaz. Aksine, Dagon, Sipish, Hadad, Balatu ve Astarte’nin dahil olduğu destansı tanrılar Savaşı’nın bir bölümünü içerir. Şiir, bu anlatıların değiştirilen bir bölümüdür. Eğer bu anlatılar bir şeyi kanıtlıyorsa, semavî dinler ve tek tanrıdan ziyade, Mu, Atlantis, Annunaki ve uzaylı teorilerini kanıtlamaktadır. Çünkü anlatılar, Sümer anlatılarının Kenan medeniyetince uyarlanmış halidir. Şu an Paolo Mathiae’nin iddialarını Dünya’da hiçbir tarihi bilim mecrası doğal olarak kabul etmemektedir. İnternette okuduklarınız, kendi çıkarları için eski iddiaları sunan bilgisizlerin yayınladıklarıdır.
Yorum gönder