×

1.Haçlı Seferi- Avrupanın Zaferi

27 Kasım 1095, salı günü, Papa halka hitap edecekti. Bu sebeple papalık tahtı şehrin doğu kapısı önünde, açık havada, bir kürsü üzerine yerleştirildi. Urbanus ayağa kalktı.

Urbanus nutkuna doğudaki kardeşlerine yardım etmenin zorunluluğunu dinleyicilerine bildirmekle başlamıştır. Doğu rica etmişti, çünkü Müslümanlar Hristiyanlık’ın kalbine giriyor ve orada yağmalar yapıyorlardı. Üzerine basa basa Kudüs’ün kutsallığına işaret ediyor ve oraya giden hacıların çektikleri zorluklardan bahsediyordu. Gerçekten de, bölgedeki Hristiyanlar zor durumdaydı.
Bu karanlık tabloyu tasvir ettikten sonra, büyük bir çağrıda bulundu. Batı, Doğu’yu kurtarmalıydı. Zengin, fakir, asil veya serf hepsi yola dökülmeliydi. Ancak böylece kurtulabilirlerdi. Herkes yaz başlangıcında hareket etmek üzere hazırlanmalıydı.
Urbanus büyük halk hatiplerine ait bir sanatla ve ateşli bir heyecanla konuşmuştu. Yankı müthiş oldu. “Deus le Volt!” Sesleri papanın sözünü kesmekte idiler. Yüzlerce kişi konuşma hemen bittikten sonra, tahtın etrafına koşuştular ve Kutsal Sefere katılmak istediler. Bundan sonra Kardinal Gregorius dizlerinin üstüne çökerek confiteor’u yüksek sesle okumaya başladı ve halk tekrar etti. Dua bitince Urbanus kalktı, dinleyicilerine hazırlanmalarını istedi.
1.Hacli-Seferi--1024x559 1.Haçlı Seferi- Avrupanın Zaferi Tarih
Herkes yurdunu ve ocağını, 15 Ağustos günü terk edip, Konstantinopolis’te buluşmak üzere yola çıkacaktı.
Yüzyıllar boyu anlatılacak, sonsuz kahramanlıklar ve bir o kadar acının görüldüğü, muazzam Kutsal Haçlı Seferleri, tüm kudretiyle, başlamış bulunuyordu. Avrupa’da bu destan, en az 500 yıl boyu anlatılacaktı…
İlk hedef Selçuklu Başkenti İznik (Nikeae) idi. Zaman iyi seçilmişti, çünkü Kılıçarslan Danişmendliler ve Ermenilerin Malatya ile ilgili bir anlaşmazlığını çözmek üzere doğu sınırında bulunuyordu.
Kılıçarslan batıdan gelen bu orduyu ciddiye almamıştı. Onları küçümsüyordu, pek muhtemeldir ki, onun Konstantinopolis’te bulunan casusları da efendilerini sevindirmek amacıyla imparatorlar haçlılar arasındaki ihtilafı abartarak anlattığından, sultan büyük bir kendinden eminle karısını ve çocuklarını İznik surları içinde bırakmıştı.
Ancak Haçlı kuvvetlerinin Pelekanonda toplandıklarını duyduğunda ordusunun bir kısmını göndermişti, kendisi de bu grubu arkadan takip etmek üzere yola çıkmıştı. Sultanın birlikleri ise çok geç kaldılar.
Godefroi de Bouillon’un ordusu Pelekanon’u 26 Nisan civarında terkederek İzmite gitti ve orada üç gün bekleyerek Tankred’in emrindeki Bohemund ordusu ve Pierre l’Hermite ve onun adamlarıyla buluştu.
6 mayısta İznik önündeydiler. Godefroi karargahını şehrin kuzey suru, Tankred doğu suru önünde kurdu. Güney sur tarafı Raymond’a bırakıldı.
Selçuklu garnizonu takviyeye ihtiyaç duymaktaydı. Selçuklu ordusu ise çok uzaktaydı. boul97 1.Haçlı Seferi- Avrupanın Zaferi Tarih Daha öncüler yetişemeden 16 Mayısta şehir kuşatıldı.
İlk Selçuklu birlikleri geldiğinde şehrin kara tarafından tamamen kuşatılmış buldular. Bunlar bir çarpışmaya girip yenildikten sonra geri çekildiler.
Sultan 21 Mayıs civarında ordusuyla güney tarafından geldi ve ani bir taarruzla haçlılara saldırdı. Savaş gayet sıkı bir biçimde bütün gün sürdü, fakat Selçuklular ilerlemekten ziyade gerilemeye başlamışlardı.
Gece bastırdıktan sonra Kılıçarslan geri çekildi. Haçlı ordusu ondan daha güçlüydü, ve adam adama mücadelede onun askerleri Batının şövalyeleri karşısında güçsüz kalmışlardı. Dağlara doğru geri çekilmek ve şehri kaderine bırakmakta karar kıldı.
Sultanın geri çekilmesinden sonra şehir garnizonunun morali düşerek teslim oldular. 19 Haziranda haçlılar gün ışıdıklarında şehrin surlarında İmparatorluk bayrağı dalgalandığını gördüler.
İlk zafer kazanılmış, Kutsal Ordu ilk başarısını kazanmıştı.
Sultan Kılıçarslan İznik yenilgisinden sonra kuvvetlerini yeniden toplamak ve Danişmendler ile ittifak yapmak üzere doğuya çekilmişti. İznik’in kaybı onu derinden etkilemiş ve hazinesinin büyük kısmının gitmesi de ek darbe olmuştu.
Fakat Selçuklular ruhlarının derinliklerinde göçebe kültürünü muhafaza etmekteydi. Sultanın gerçek payitahtı çadırıydı. 30 haziranda Eskişehir yakınında bir vadide bulunuyor ve Haçlı Ordusunu bekliyordu.
Aynı gece Haçlı Ordusu Eskişehirden uzak olmayan bir yerde karargah kurmuştu.  Güneş yükselir yükselmez Selçuklular taarruzu başlattı.  Haçlı ordugahı kısa bir süre içinde sarılmış bulunmaktaydı. Onlar sevdikleri taktiği uyguluyorlardı.
Nihayet güneş göğe yükselirken Haçlı kurtarıcıları geldi.  Godefroi, Hugue ve adamları önde, Raymond  ve askerleri hemen arkasından geliyordu. Selçuklular tüm haçlı ordusunun değil sadece küçük kısmının burada olduğunu anlayamamışlardı.  Yeni gelenleri görünce tereddüte düştüler ve iki ordunun birleşmesini engelleyemediler.
Onların müdahalesi zaferi getirdi. Selçuklular bir anda çik yavrusu gibi dağılıp çözülmüştü. Panik halinde kaçmaya başladılar. Acelelerinden bütün karargahı ve Kılıçarslanın ve beylerin çadırlarını, içinde bulunan bütün hazineleriyle bıraktılar.
 kilicarslan-1024x559 1.Haçlı Seferi- Avrupanın Zaferi Tarih
Bu, önemli bir zaferdi. Ama Haçlılar ilk andaki kuşatmanın hakkını vermişlerdir. Gesta Francorum’un anonim yazarı, Türklerin belki de dünyanın en asil milleti olabileceğini iddia etmiştir, her iki millet de (Franklar ve Türkler) Truva savaşından türemekteydi, efsaneye göre. Fakat Selçukluların bu kuşatmasının mağlubiyeti ve kaçması, haçlıların anadoludan emniyetle geçmelerini sağlamıştı. Önceden başkentini, sonra da payitahtı ve hazinesinin en büyğk kısmını yitiren sultan nihayet haçlıları tutmanın beyhude olduğuna karar verdi.
Kaçışı sırasında kendisi ve adamları çevre şehirleri tahrip edip kendi kaderleriyle başbaşa bıraktıktan sonra, dağlara çekildiler.
Haçlı Ordusu Eskişehir’de iki gün kaldı.  3 Temmuzda, Anadolu yaylalarına atılmış bulunmaktaydılar.
Ağustos ortasında Konya’ya vardılar. Konya on üç yıldır Selçuklularda idi. Kısa bir süre önce ise Kılıçarslan burayı başkenti yapmıştı. Haçlılar vardığında ise şehir tamamen terkedilmiştir. Selçuklular kaçmıştır, arkalarında ise sevimki Meram bahçelerini ve akan suları bırakmışlardı. Burada birkaç gün kaldılar. Hepsinin de dinlenmeye ihtiyacı vardı.
Sonrasında, Ereğli’ye doğru yola çıktılar. Burada, Emir Hasan ve Danişmend emirinin kumandasında bir orduya rastladılar. İki kumandan haçlıların buraya gelişinin zor olacağına kanaat getirmişti lakin haçlılar oradaydı ve taarruza geçtiler.
Selçuklular süratle kuzeye kaçtılar. Ereğki şehrini Kutsal Ordular’a bırakmışlardı. Bu sırada, gökyüzünde bir kuyruklu yıldız parlamıştı.
Antakya, Orontes kenarında, denizden yirmi kilometre mesafededir. Milattan önce 300’de I. Selevkos tarafından inşa edilmiş ve onun babasının ismini almıştır.
Roma Devleti içinde en büyük üçüncü şehir olan Antkaya, hristiyanlar için özel bir önem taşıyordu. İlk hristiyan adını burada almışlardı ve ilk piskoposluk burada kurulmuştu. 6. Yüzyılda depremler ve İranlılar yüzünden burası parlaklığını kaybetmiş, araplardan sonra da gittikçe küçülmeye başlamıştır.
 Antakya 10. Yüzyılda Bizansın burayı geri almasıyla kendine gelmişti. Kutalmış 1085’te burayı aldıktan sonra, Yağsıyan’ı vali tayin emtmişti. Yağsıyan 10 yıldır burada valilik yapıyordu.
Yağsıyan, Haçlıların harekete geçtiğini duyduğunda Ortodoks Patrik’i sınırlayıcı emirler vermeye başladı. Sonrasında patrik hapse atıldı. Birçok hristiyan şehirden sürüldü, bir kısmı da kaçtı.
Yağsıyan ilk tedbir olarak müttefik aradı. Haleb emiri Rıdvan bunu reddetti. Dimaşk meliki Dukak ise kabul ederek buraya geldi. Bağdad ve İrandaki sultanlar da onu destekleyeceklerini söylediler.
Selçuklular 1085’te şehri ancak ihanet sayesinde ele geçirebilmişlerdi, Yağsıyan’ı tehdit eden  yegane tehlike de buydu. Yağsıyan tüm suru kaplayacak askeri elinde bulundurmuyordu. takviye kuvveti almadığı sürece, savaşa girişmedi.
Yağsıyan bir taarruz bekliyordu, lakin bu taarruzu sadece komutanlar arasında Raymond istemişti. Diğerleri buna karş çıktılar, birlikler yorgundu. Tankred İskenderun’dan dönecekti. Guynemer bir takviye getirebilirdi. Bohemund’un etkisiyle taarruzdan vazgeçildi. Sonbahar geçip kış gelince, haçlıların cesareti kırılmaya başladı. Lakin başarılar da vardı. Harim garnizonu imha edilmiş, Süveydiye limanı alınmıştı. Haçlılar Antakyayı yiyecek dolu bulmuşlardı. Haçlılar bol bol beslenmişlerdi lakin kış bastırınca ortada kalan bir şey olmadı. Komutanlar, tepe üzerinde bir kule inşa ettiler. Kule Malregard adını aldı.
1097 noel inde yiyecek kalmamıştı. Haçlı komutanlarından bazıları civar yerleşim yerlerinden almayı kararlaştırdılar. Kuşatma bu arada raymond ve Le Puy komutasında devam edecekti. Bohemund ve Robert 28 Aralıkta yola çıktılar. Bu hareketleri derhal Yağsıyan’a ihbar edildi. yağsıyan bunlar uzaklaştıktan sonra köprü üzerine bir çıkış yaptı ve haçlılara saldırdı. Raymond ise bu durumu kurtardı. Karanlıklar içinde geçen savaşta Selçuklular kısa bir süre içinde kaçışmaya başladı. Şehre geri döndüler.
Bu arada Bohemund ve Robert elleri boş döndüler. Ertesi gün büyük bir deprem olmuştu. bundan sonra Auora Borealis  gökyüzünü aydınlattı. Bunun ardından durmadan yağmurlar yağdı. Zor bir durumdu.
Kıbrıs adası iyi bir yardım oldu. Kıbrıs, haçlıların gereksinim duyduğu her şeyi göndermişti.  gönderdikleri ne kadar çok olursa olsun pek bir iş göremezdi. Askerler ordugahtan kaçmaya başlıyorlardı. Derhal bunlar takip edilerek geri getirildi.
Bu arada Selçuklular, haçlılara karşı bir ordu toplamaktaydı. Dukak yardım yapmayınca Yağısyan tekrar Rıdvan’a başvurdu. Onun yüksek hakimiyetini tanıdıktan sonra ancak yardım gönderdi. Şubat başında Harimi zaptederek bir taarruza yeltendiler.  8 Şubatta Frank şövalyeleri nehir ile Antakya gölü arasında mevzi aldılar. Buradan bir baskın yapmak mümkündü.Sabah taarruz başladı ama pek kısa bir süre sonra Selçuklu ordusu dağıldı, Rıdvanın askerleri Haleb yoluna dökülmüştü. Harim yeniden haçlılarındı.
Bu zafer her ne kadar haçlıların kendilerine güvenini geri getirmişse de  durumlarını düzeltmemişti. O sıralarda, bir filo buraya gelmişti. Gemilerin geldiğini duyunca, Raymond ve Bohemund yola çıktılar. bunlar 6 martta yüklü şekilde dönerken  bir müslüman müfrezesinin pususuna düştüler. Pusuya hazırlıksız olan haçlılar dağıldı. Raymond ve Bohemund un kılıçtan geçirildiği söylentisi vardı. Bu haber üzerine Selçuklular şehir kapısından çıkarak bir taarruz başlattılar, lakin söylenti asılsızdı. Tam zamanında varan haçlı birlikleri Selçukluları dağıttı, şehre püskürttüler.
Tüm malzemeler yeniden kurtarılmıştı. Bu zafer Antakyanın tamamiyle kuşatılmasına sebep oldu. Kuşatma kuleleri inşa edildi. Kuleyi kendisine alan Raymond’un sayesinde bu kule Raymond Kulesi olarak bilinmektedir. 19 martta biten kule köprüyü kapatmıştı. Artık şehre kimse giriş veya çıkış yapamazdı. Şehir garnizonu açlık çekmeye başlarken haçlılar zafer eşiğindeydi.
Mayıs başında Kürboğa’nın yürüyüşe geçtiği öğrenildi. Birçok devlet onun komutasına birlikler vermişti. Antakyada Yağsıyan, çok zor olmasına rağmen hala dayanmaktaydı. HAçlıların sinirleri gittikçe gerilmekteydi. Kürboğanın yanlış bir hesabı üzerine haçlılar derin bir nefes aldı. Mayısın son üç haftası boyunca boşuna urfaya saldırmış, antakyaya gitmemişti.
Bu sıralarda Bohemund canla başla çalışmaktaydı. Antakyadaki subaylardan Firuz adında biriyle irtibat kurmuştu. Mayıs sonunda Kürboğa Urfadan vazgeçerek  Antakyaya yürüyüşe başladı. Ama 2 Haziranda Fransızlardan büyük bir ordu İskenderuna doğru yola koyuldu. Bunlar hareketlerini sadece birkaç saat geciktirmiş olsalardı, başka türlü düşünürlerdi. Firuz, ihanete hazır olduğunu söylemişti.  Güneş batarken haçlı ordusu doğuya doğru harekete geçti.  Şehir kapısı bazı olaylar sonucunda açılmıştı. Ordunun büyük kısmı bu kapı önünde beklemekteydi. Şehirde az bir direnişle karşılaştılar. Karışıklık içinde fazlaca insan öldü. Kargaşaya uyanan yağsıyan her şeyi kaybettiğini anlamıştı. Dağlık araziye kaçtı. Bohemund çıkabildiği en yüksek yere çıkarak buraya sancak dikti. Bu, güneş doğarken sevinçli bir selam gibiydi.
İçkaleye şiddetli bir taarruz yapıldı.fakat geri püskütüldüler. lakin bir tesellileri vardı. yağsıyanın başı eline geçmişti.
3 Haziran akşamında şehirde müslüman kalmamıştı. Hepsi civar köylere yahut Kürboğa’ya sığınmak üzere kaçmışlardı.  Antakya tahrip edildi, şehrin sokaklarında cesetler vardı.  Ama her şeye rağmen, zafer kazanılmıştı.
Antakyanın fethi bütün hristiyanlığın kalbine sevinç doldurmuştu. Fakat ilk çoşku geçip durumlar soğukkanlılıkla gözden geçirilince, haçlılar durumun eskisine nazaran o kadar da iyi olmadığını farkettiler.
Şüphesiz bazı üstünlükler sağlamışlardı, bir kere şehir tahkimatı ellerindeydi. Barınacak yer bulmuşlardı, fakat surlar büyük birliklere ihtiyaç duyuyordu. İçkale de alınamamış etrafının çevrilmesi gerekmişti. Lakin onlar da zayıftılar. Bir de yiyecek bulamamışlardı.
Ancak asıl cevap verilecek soru şuydu: Şehir kime teslim olunacaktı?
Bununla beraber, Kürboğa yoldaydı. Şehir savunulmalıydı. Bu arada Le Puy piskoposu kutsal yerleri ibadete açtı.  Patrik Ioannes hapisten çıkartılıp tahtına oturtuldu.
Kürboğa göründüğü zaman Kutsal Savaşçılar şehre ancak biraz yerleşebilmişlerdi. Kürboğa 5 haziranda Asiırmak’a vardı. İki gün sonra ordugah kurdu. Şemsüddevle,  derhal ona ulaklar göndererek yardım istedi. Fakat bu boşunaydı. Kaleyi Kürboğanın adamı Ahmed bin Mervan’a teslim etmeye zorlandı.
Kürboğa önceden içkaleden şehre sızmayı planlamıştı. Bunu Bohemund ve Raymond engelledi. 10 haziranda şehir kuşatıldı. Haçlılar buna engel olmak için bir çıkış hareketi yaptılarsa da surların arkasına geri dönmek zorunda kaldılar. Bu, moral bozucuydu. Şehrin zaptı ile çıkan savaşçılık tansiyonu en aşağı seviyeye düştü.  Zamanla yiyecek maddeleri de azaldı.
Kuşatılanlar ancak Bizans İmparatorunun gelmesiyle kurtulabileceklerini düşünüyorlardı. Aleksios’un ordusunun Konstantinopolis’ten çıktığı haberi gelmişti. Dukas haçlıların kullandığı anayola varmıştı.  Haziran ortalarında İmparator Akşehirde idi. İlerlemek üzereyken Etienne ve Guillaume karargahına geldiler. Bunlar, Antakyanın çoktan zapt edildiğini söylediler, ne var ki bu yanlıştı ve İmparator buna inandı.
Eğer Antakya Selçuklular tarafından zapt edilmiş ve Franklar imha edilmiş ise, taarruzlarına devam edeceklerdi. Bu durumda ilerlemek delilikten başka şey olamazdı.  Geri çekildiler. Haçlılar ise imparatorun geri döndüğünü öğrenince fena halde içerlediler. Onlara ihanet etmişti. Bizansı bu yüzden hiç affetmediler.
Haçlılar, Etienne de Blois’in suçlu olduğunu biliyordu. Vakanüvisler onun korkaklığından çokça bahseder.
Bu arafa Kürboğa Antakyayı sıkıştırmaya devam ediyordu.
12 haziranda yaptığı ani taarruz oja az kalsın bir kuleyi ele geçirme fırsatını verecekti. Üç şövalyenin olağanüstü kahramanlığı bunu önlemişti. Böyle bir olayın tekerrürünü önlemek üzere Bohemund, surun yakınındaki bölgeleri yaktırdı, böylece daha rahat hareket edeceklerdi.
Raymond hasta yattığı için kumandayı elinde bulunduran Bohemund, Kürboğa’nın karargahına var güçle saldırmaktan başka çaresi olmadığını düşünüyordu. Haçlıların morali düzelirken, Kürboğa birliklerini tutmakta güçlük çekiyordu.
Haleb Meliki Rıdvan Kürboğanın yardıma ihtiyacı olduğunu anlamıştı. Onunla müzakereye girişti ama bu sefer de Dimaşk hükümdarının keyfini bozdu. Dukak, Mısırlıların kendi yurduna saldırmalarından korkuyor ve bu sebeple güneye dönmek istiyordu. Hıms emiri, Menbiç emiri ile geçimsizlik yaşamaktaydı. Kürboğanın kendi birlikleri içinde de kargaşa hakimdi. Haziranda ordudan kaçma had safhadaydı. 27 haziranda Haçlılar Kürboğa’nın karargahına elçiler gönderdiler.  Ancak elçiler elleri boş döndüler.
Bundan sonra savaştan başka imkan kalmamış oluyordu. 28 haziran sabahı haçlı ordusu savaş nizamına sokuldu. Şehir kapılarından çıkıp Kürboğanın karargahına saldırmaya başladılar. Bunların bu şekilde çıkmasını gören Kürboğanın kumandanlarından Vessab b. Mahmud, efendisine saldırılması konusunda ısrar etti. Kürboğa ise korkuyordu. Bu yüzden haçlılara bir elçi göndererek müzakere etmek istediğini belirtti. Fakat Haçlılar için artık iş işten geçmişti, ilerlemeye devam ettiler.
Bunun üzerine Kürboğa umutsuzca bir Hilal taktiği denemesi yaptı, fakat Bohemund bunu engelledi ve şiddetli savaş başladı.
Selçuklular sarsılmaya başladı, bu arada başta Dimaşk emiri olmak üzere birçok müslüman emir de Kürboğanın ordusunu terketti.  Kendi sadakatlerini muhafaza eden iki emir sadece Sökman ve Hıms emiri idi. Selçuklu ordusu yenildi, Kürboğa kaçarak Musula vardı.
İçkalr kumandanı Ahmed b. Mervan savaşı izlemişti. Selçukluların yenildiğini görünce teslim olmak istedi. Haçlıların zaferi büyüktü. Sonuç Antakyanın haçlıların elinde kalması idi.  Şehri Bohemund devraldı.
Temmuz ayı içinde şehirde şiddetli bir salgın çıktı. Salgının ilk kurbanı zaten hasta olan Le Puy piskoposu Adhemar oldu, 1 ağustos günü öldü. Adhemar’ın ölümü haçlı seferlerinin en büyük facialarından biridir. O, gölgede kalmış bir şahsiyet olmasına rağmen, diğer tüm haçlılardan nüfuzluydu. İlkin Papa’nın temsilcisiydi, ikinci olarak da ışıltılı kişiliği göz kamaştırıyordu. Eskişehir savaşının kazanılmasında başrol oynamıştı, birçok savaş divanına da başkanlık ederdi. İleri görüşlü ve zekiydi. Ölmeden önce, Haçlıların Reisi idi. Ölümünden sonra Raymond onun düşüncelerini devam ettirdi lakin onun kadar kudretli değildi.
Salgın hastalık bütün Antakyayı kasıp kavururlen haçlı komutanları çareyi açık arazide aradılar. Bohemund, Çukurova’ya giderek burdaki kalan birlikleri emrine aldı. Godefroi, kuzeye yöneldi, Başir ve Ravendan şehirlerine doğru. Robert de la Normandie de Lazikiye’ye gitti.
Eylül ayı içinde salgın gücünü yitirdi ve Haçlılar antakyaya döndüler. 11 eylülde, Papa Urbanus’a rapor mektubu yazdılar. Ordunun askerlerinin durumu çok da iyi değildi, mahsul yoktu ve kıtlık devam ediyordu.  Bu arada Rıdvan ile bir savaşa girişildi, Rıdvan geri çekildi. Ekim ayı içinde tekrar bir sefere çıkıldı. Rugia feth edildi.
23 kasımda Raymond ve Robert, Rugia ve Albara’ya doğru yola çıktılaf ve 27 sinde Maarratünnuman surlarına ulaştılar. 11 aralıkta kuşatma başladı.  Şehir fetholundu. 13 ocak 1099’da Raymond ve birlikleri, haçlı seferlerine devam etmek üzere Maarratünnuman’dan hareket ettiler. Yanında tüm vassalleri bulunmaktaydı.  Guillaume Ermingar kumandasında Antakyada bıraktığı kuvvet Bohemund ile başa çıkamamış ve onun peşine takılmıştı. Robert de la Normandie, Tankred ile birlikte onla hareket ediyordu. Baoudoin ve Bohemund ise zapt ettikleri yerlerde kalıyorlardı.
Raymond yirmi kilometre güneyde bulnan Kefertab üzerine yürüdü. Burada 16 ocağa kadar bekledi.  22 Ocakta haçlılar, süratle Masyaf kentine ulaştılar. Helu dağını dolandılar ve ertesi gün Refeniye şehrine vardılar. Burada üç gün kaldıktan sonra Bukayye vadisine doğru indiler. Burası vadinin yukarı kısmında, tepede tepede inşa edilmiş olup bugün yerinde Krak des Chevaliers’nin harabeleri bulunmaktaydı. 28 ocakta surlara saldırdılar. Bu arada Raymond Hısnülekrad’da bulunurken, Hama emirinin elçileri geldi.  Bunları Trablus emirinin elçileri takip etti. Trablus müzakere yoluyla elde edildi.
Bundan sonra, Raymond arka şehrine taarruz etti. Ordu 14 şubatta surların önüne varmışlardı. 16 şubatta Antartus’un(Tortosa) önüne geldiler. Savaş yapılmadan şehrin müdafileri kaçtı, ertesi sabah şehir onlarındı. Bunun üzerine Markiye Kalesi valisi de Raymond’a itaat etti. Artık Antakya, kıbrıs ve Avrupaya deniz yolu açılmıştı.
Bu süre içinde Godefroi, Bohemund ve Robert de Raymond’u takip etmeye başladı. Raymond kısa zamanda onların gelişine pişman oldu. İki ay boyunca tartışmasız liderdi, bunu kaybetmişti.
Nisan başında Bizans imparatorundan mektuplar gelince iş daha karmaşık bir hal adlı. Aleksios haçlılara, Suriyeye doğru hareket için hazır olduğunu söylüyordu. Eğer haziran sonuna kadar beklerlerse onları Filistine götürecekti. Lakin ordu sabırsızdı, reddolundu.
Raymond Arka’yı zaptetmeden bırakmak istemiyordu. Ordu, nihayet Raymond devam etmek isteyinceye kadar Arka önünde kaldı. 13 Mayısta ordugah bozuldu.  Bütün ordu Trablusşam’a yöneldi. Trablus emiri, onlara kucak açtı. Haçlılar Trablus’u 16 Mayıs Pazartesi günü terkettiler.
19 mayısta Fatımi sınırına vardılar. Haçlılar Beyrut’a gelirken ahali, onalra serbest geçiş hakkı tanıdı.  Haçlılar 20 Mayısta Sayda’ya ulaştılar.  Sayda garnizonu bir çıkış hareketi yaptı ama kolayca püskürtüldüler. Burdan sonra büyük süratle Tyrus’a doğru yürüdüler. 23 mayısta burayı terkedip 24 mayısta Akka önüne vardılar. Akka valisi şehri teslim etti.  Ordu Hayfa’ya  ve kıyı boyunca Karmek dağı yanından Kaysariye’ye varıp  burada dört gün kaldı.
Sonrasında Arsuf’a kadar kıyıyı takip ettiler.  3 haziranda Remle’ye ulaştılar. Remle bir müslüman şehri idi. Şehir halkı ve garnizon kaçtı, burayı zapt etmişlerdi.  6 haziranda Kudüse doğru yürüyüşe devam edildi.
Ordu Judaea tepeleri arasından geçti. Emmaus köyünden geçilirken Betlehem şehri elçileri gelip onları kurtarmalarını rica ettiler. Tankred ve Baudoin orsya doğru at sürdüler.  Burayı da kurtardılar.
Ertesi sabah, tepenin doruğuna vardılar. Surları ve kuleleri ile önlerinde Kudüs yükselmekte idi.  7 haziran 1099 tarihli salı akşamı, Hristiyanlar Kutsal şehir önünde ordugah kurdular.
Savunma, Fatımi valisi İftiharüddevle’ye bırakılmıştı. Surlar iyi olduğu gibi onun emrinde güçlü bir garnizon da vardı. Bu vali, hristiyanları şehirden atmak kararı verdi. 10. Yüzyılda şehirde Hristiyan sayısı müslüman sayısından çoktu, halife El Hakim zamanında bunların sayıları azaltılmıştı yine de binlercesi duruyordu.
12 haziranda Haçlı komutanları Zeytindağı’na bir hac ziyareti yaptılar. Bir ihtiyar keşiş, Surlara ertesi gün saldırılmasını talep etti.  Kabul edildi lakin başarısız oldu.
Bundan sonra genel bir taarruz planladılar. Temmuz başında, Mısırdan bir ordu çıktığı haberi geldi. Haçlı komutanlarının zamanı kalmamıştı. Genel taarruz 13 Temmuzu 14’e bağlayan gece başlandı. 14 temmuz akşamı haçlılar sura yanaştılar, lakin savunma çok güçlüydü. Sonraki günün öğle saatlerine doğru bir köprü inşa ettiler. Hücum merdivenleri ve büyük bir çoşkuyla saldırıp, şehrr inmeye başardılar. Garnizon Heramüşşerif meydanına doğru kaçarken haçlılar bunları takip etti ve savaş başladı. Bir kısmı teslim oldu ve canlarını kurtardılar.
Ne var ki haçlılar, büyük bir katliama imza attılar. Katliam bütün gün devam etti.  Bu katliam bütün Hristiyan dünyasında derin akisler uyandırdı. Kurbanların sayısı bilinmemektedir.
17 Temmuzda, şehir tamamen fetholunduktan sonra şehre bir hükümdar tayin etmek için Haçlı reisleri toplandılar.
 4b621c37-4e0a-4c33-bec2-92f3d043e434 1.Haçlı Seferi- Avrupanın Zaferi Tarih
Bunların çoğunun seve seve kabul edeceği hükümdar, Adhemar, ölmüş idi. Bununla beraber zafere sevinecekleri şüphesiz başka kimseler de bu haberi alamadılar. Kudüs patriği Symeon, kuşatmadam birkaç gün önce Kıbrısa sürülüp ölmüştü. Uzaklarda, İtalyada, papa hasta yatmaktaydı. 2 hafta sonra, 29 Temmuz 1099’da, haber daha ona ulaşamadan ölmüştü…
Ne olursa olsun, zafer kazanılmış ve Haçlı seferi başarıyla sonuçlanmıştı…
Yazar: Kürşad Görgen
Düzenleme: Taha Berk Arslan
Kaynaklar:
Asbride, First Crusade
Tyrensis, Kronikler
Kanat, Sorularla Haçlı Seferleri
Michaud, Haçlı Seferlerinin İlginç Olayları

1 yorum

comments user
Anonim

Çok değerli bir yazı çok değerli şeyler öğrendim

Yorum gönder

İlginizi Çekebilir