×

Amerika’nın En Kadim, En Büyük Antik Uygarlığı: Maya Uygarlığı

Yazar: Doç. Dr. Eren Karakoç

Giriş

Mayalar, günümüz Meksika’sının güneydoğusundaki bölgelerden Guetamala’ya kadar olan geniş ve ağaçlık Orta, Güney Amerika bölgesinde, tarih öncesi dönemlerden itibaren ilk medeniyetlerini kurmuşlar ve sonraki Olmekler ile Azteklere medeniyeti öğretmişlerdir. Son yapılan DNA ve dil analizleri, Mayaların son buzul çağında (MÖ. 12 binler) Orta Asya’daki Ural-Altay ve Tanrı Dağları’ndan Sibirya yoluyla Amerika’ya geçtiklerini kesinleştirmiştir.

Mayaların Kökeni

Orta, Güney Amerika’ya geldiklerinde göçebe olan Mayalar, MÖ. 10000 gibi çok erken bir tarihte Ön Neolitik, MÖ. 8000’lerden itibaren Neolitik döneme geçmişlerdir. Resmi tarih, Mayaların MÖ. 1800’den itibaren şehirler kurmaya başladıklarını söyler. Ancak Meksika hükümeti, 80 yıldır gizlediği kimi Maya kalıntılarını yeni yeni basına sunmaya başlayınca, neredeyse Sümerler ile aynı dönemde, yani MÖ. 3500’lerde şehirleşmeye başladıkları anlaşılmıştır. Demiri ve çeliği hiç kullanmayan Mayalar, bu duruma rağmen uzmanlaşmış sınıfsal sistemleri ile çok gelişmiş bir medeniyete sahip olmuşlardır.

Mayaların Yükselişi

Maya_civilization_location_map-blank.svg_-1024x854 Amerika’nın En Kadim, En Büyük Antik Uygarlığı: Maya Uygarlığı

Medeniyetleri, Klasik Öncesi, Klâsik ve Klasik sonrası olmak üzere çeşitli dönemlere ayrılmıştır. MS. 250’ye kadar olan klasik öncesi dönemde, yüksek anıtsal yapılar, kanalizasyon sistemleri, su kanalları ve düzenli sokakları ile çevresinde geniş tarım alanlarının bulunduğu şehirleri meydana getirmişlerdir. Bu şehirlerin her biri, yüksek yetkilere sahip din adamlarının desteklediği savaşçı krallar tarafından yönetilmiştir. Bu kralların, “Balam Kaan” adlı gizli savaşçılardan oluşan ezoterik örgütleri var olmuştur.

Klasik öncesi dönemdeki en önemli şehirleri, sonraki Azteklere kalıntıları kalan büyük Teotihuacan şehri, Çopan, Tikal, Altun Ha, Uax Altun, Cancuhan şehirleridir. Mayalar, özellikle MÖ. 100’lere doğru en refah dönemlerini yaşamaya başlamışlardır. Yüksek tarım girdileri, şehirler arasında gerçekleşen ticaret ve taş işçiliği ile daha da büyüyüp zenginleşen şehirlerdeki ortalama nüfus, 100.000’e yaklaşmıştır.

Mayaların Klasik Dönemi

Klâsik dönemle birlikte Mayalar, Uygarlık seviyesinde, Avrupa, Asya ve İslam medeniyetlerinden daha yüksek bir seviyeye çıkmışlardır. Astronomi bilgilerine Avrupa, ancak 18. yüzyılda ulaşabilmiştir. Çok gelişmiş ve ileri seviyede 5 birimli takvimler kullanmışlardır. Eski dünyanın takvimleri, ancak 16 yüzyılda Maya takviminin doğruluğuna erişebilmiştir. Venüs takvimini hesaplamışlardır. (kimilerine göre Nibiru takvimini de) Güneşin Galaksideki değişken konumunu dahi hesaplayabilmişlerdir. Mayalar, fonetik olarak çok gelişmiş ve sembolik anlamlar da içeren bir yazı biçimi kullanmışlardır. Matematik, tıp ve fizik, uzun zaman Avrupa’nın ilerisinde olmuştur.

Gelişmiş şehirlerinin üzerine ve altına devasal su sarnıçları inşa etmişlerdir. Yer altına yaptıkları geniş tüneller ile birbirine bağlanan gizli sarnıçlar, yeni yeni ortaya çıkarılmaktadır. Devlet sistemlerinde kanun ve kurumsallığa önem verilmiştir. Toplumsal ahlâk normlarını belirleyen yasaya da sahip olmuşlardır. Kadın, toplum hayatının içinde olmuştur. Kimi şehirlerde hükümdar kadınlar da olmuştur. Takas sistemi ve para yerine kakao taneleri ile ticaret yapmışlardır. Sonraki Azteklere öğrettikleri üzere, altını tanrılarına sundukları bir madde olarak kabul etmişlerdir.

Şehirler arasında ticaret olduğu kadar savaşlar da çok sık olmuştur. Savaşlarda elde edilen esirler, özellikle MS. 600’lerden itibaren kızgın olan tanrılarına kurban olarak sunulmuştur. 13 tane tanrıya ve bir ulu tanrıya inanmışlardır. Yazılara döktükleri insanlığın tarihi mitleri, şu an hala sorgulanmaktadır (Tufan, Mu ve Atlantis söylenceleri ile benzerlikler…).

Maya Uygarlığı’nın Gerilemesi ve Yıkılması

Yukarıda bahsettiğim üzere yüksek bir medeniyete sahip olan Mayalar, MS. 680 civarında birden bire gelişmiş şehirlerini terk etmeye başlamışlardır. Şu an hala kesin olmamakla birlikte yapılan araştırmalar, büyük bir dönemsel iklim değişikliğinin yaşandığı ve neredeyse durma noktasına gelen yağmurlar dolayısı ile bölgenin 300 senelik bir kuraklık yaşadığı, bu sebeple Maya Uygarlığı’nın yıkıldığı söylenmektedir.

Her ne olursa olsun, Klâsik Dönem sonrasında kurulan şehirler, Önceki yüksek Maya Uygarlığı’nın ancak gölgesi olacak düzeyde olmuşlar ve kültürel olarak gerileyen Mayalar, zamanla Aztekler ve diğer kavimlerle karışmışlardır. İspanyollar, bölgeye gelip Aztekleri yok ettikten sonra, eski Maya şehirlerini aramaya çıkmışlardır. Ormanlar arasında buldukları ilk şehirler karşısında büyük şaşkınlığa düşmüşlerdir. Çünkü şehirler, olduğu gibi bırakılıp terkedilmiştir. Dolayısıyla tüm bakiyeler, eserler ve altınlar hepsi yerli yerinde bulunmuştur. Tonlarca altın eseri büyük bir hevesle toplayan İspanyollar, geri kalanları ne yapacaklarını aralarında tartışmışlar ve rahiplere danışmışlardır.

Yazıtları, eserleri ve kalıntıları inceleyen rahipler, bunların şeytan işi olduğunu belirtip, ne var ne yok, yok edilmelerini emretmişlerdir. Bunun üzerine İspanyollar, görebildikleri tüm yazılı eserler, yazıtlar ve kalıntıları parçalamışlardır. Farklı yerlerde yaşayan Maya bakiyeleri ise zamanla İspanyol egemenliğini benimsemiş ve yüzyıllarca dinî, sosyal ve ekonomik baskı altında yaşamışlardır. Antik Maya şehirlerine giren İspanyol rahiplerin görüp de dehşete düştüğü yazıtlarda neler anlatılmaktaydı. Bunlar yüzyıllarca sır olarak kalmıştır. Taaki Meksika hükümetinin bunların benzerlerini yeni yeni açıklamaya başlamasına kadar. Atatürk’ün Mu ve Maya araştırmalarını az çok hepiniz biliyorsunuz. O sebeple bu konulara girmiyorum.

Sansasyonel Maya Takvimi

Herkesin şahit olduğu üzere, 2012’de Maya takvimine göre Dünya’nın sonu gelecekti. Neden olmadı gibi sorular var. Bu durum, yanlış yorumlamadan ibarettir. Mayalar, zamanının en gelişmiş takvimlerini kullanmışlardır. Hatta bizimkilerden daha gelişmiştir. Çünkü biz 3 birimli, yani gün, ay, yıl bazlı Güneşi temel alan bir sistem kullanıyoruz. Onlar 5 ve 8 birimli daha gelişmiş takvimler kullanmaktaydılar. Yani Güneş’ın daha ötesindeki Nebula ve Galaksi sistemi. Onların belirttikleri 21 Aralık 2012’de Dünya’nın sonu gelmiyordu. Yeni bir döneme giriliyordu. 21 Aralık 2012’de Güneş, Samanyolu Galaksisi’nin merkezi ile hizalanıp bir sonraki dönüşüne geçmiştir. Onlara göre bu, yeni bir tanrının etkilerinin Dünya’ya hâkim olduğu dönemdir. “Hun Ahau” denen ölüm tanrısı…

Yorum gönder