İslam Öncesi Antik Türklerin Tengri İnancı
İslam Öncesi Antik Türklerin Tengri İnancı
İslam öncesi Türklerin tanrı inançları ve dinleri aslında tam olarak anlaşılamamıştır. Bunun ana sebebi, akademisyenlerin bu konuda kimi görüş ayrılıklarına düşmesidir. Biz ise burada arkeolojik ve yazılı kaynakları inceleyerek derlediğimiz ana bilgileri sunarak, görüşlere de kısaca değinerek insanların kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalışacağız.
Tanrılar ve Yaratılış
Kapsayıcı Tengri ve İyilik Tanrısı Ülgen
İslam öncesi Antik Türklerin En önemli tanrılarından biri Ülgen’dir. İyilik, bilgelik ve gök olaylarının tanrısı olan Ülgen, Evreni kapsayan ve En büyük yaratıcı olan Tengri’nin (Kayra Han) oluşturduğu üç büyük tanrıdan biridir. Diğer iki tanrı, doğumun, çocukların ve kadınların koruyucu Tanrıçası olan Umay Ana ve Ülgen’in zıddı ve kötülüklerin tanrısı olan Erlik Han’dır.
Türklerin inancına göre Kapsayıcı Tengri, Evreni var ettiğinde, tekâmül ve yükseliş gereği iyilik ve kötülüğün kaynakları olan Bay-Ülgen (buradaki bay, zenginlik, bilgelik ve büyüklüğü açıklar) ve Erlikhan’ı oluşturmuştur. Bundan sonrasında Ülgen, cennet ve yeryüzündeki insanlar dahil tüm yaşam formlarını oluştururken, tüm zıtlık ve kötülükleri de Erlikhan ortaya çıkarmıştır. Böylelikle düzen kurulmuş ve iyilik ile kötülük arasındaki savaş başlamıştır.
Ülgen’in düzeninde kendisine yardımcı olacak 7 oğlu ve 9 kızı vardır. Özellikle kızları, iyiliksever ve savaşçı özellikleri ile insanlığa zor durumda yardım etmektedir (Bu özellikleri ve fiziksel yapıları ile kızlar, İskandinav Mitolojisi’ndeki Valkyrie’ler ile birebir aynıdır.). Yine özellikle Türklere yol göstermek için kendisinin yolladığı çeşitli kutsal hayvanları vardır. Bunların önde gelenleri Gökbörü ve Asena’dır.
Diğer Kavimlerin Tanrıları ile Benzerliği
Ülgen, tüm insanlığın iyiliği için uğraşırken, gerektiğinde kötülükler ile savaşmak için yıldırımlar yollamıştır. Bu babda Ülgen, diğer kavimlerdeki Deus, Zeus, Jüpiter, Thor veya Marduk ile aynı görülmektedir. Ancak bahsedilen bu tanrılar, Ülgen’in aksine iyilik timsali değildirler. Ülgen, Dualite (iyilik-kötülük) sistemi içinde İranîlerin tanrısı Ahura-Mazda(Hürmüz) ile daha fazla benzerlik göstermektedir.
Ülgen, genellikle beyaz sakallı, bilge görünümlü, zırh ve kalkan taşıyan ve elinde hayat ağacını simgeleyen asayı tutan bir adam görünümünde resmedilmiştir. İki yanında çift Güneş simgelenmiştir. Kimilerine göre bu Güneşlerden biri, aslında Sirius-B yıldızını göstermektedir. Bu durum, Türklerin ve Ülgen ile diğer tanrıların Sirius ile Orion’dan gelen Annunakiler olduğu teorisi ve Mu teorisini desteklemek için kullanılmaktadır.
Antik Türklerin Tek Tanrı İnancı Var mıydı?
Bu konuya kısaca açıklık getirelim. Antik Türkler, herşeyi kapsayan en yüksek boyuttaki Tengri’nin varlığına inanmaktalardı. Ancak bu Tengri, İslâmiyet’teki Allah’ın aksine insanların ve evrenin diğer varlıklarının yaşam tecrübelerine karışmazdı. O, tekâmül gereği en üst boyutta var olan ve tüm gelişmiş ruh parçalarının zamanı gelince bir olacağı bir varlıktı.
Bu babda Eski Türkler’de de bir nevi reenkarnasyon ve ruhların binlerce yaşam ile tecrübelenip yükselmesi bulunmaktaydı. Antik Türklere göre Allah’ın eşiti ise Ülgen’dir. O iyilik timsali, kimi zaman insanlara müdahale edebilen daha alt boyuttaki bir varlıktır. Çünkü o da kızar, üzülür, sevinir ve tapınılmak ister ve ceza verir. Tengri ise bunların hepsinden aşkındır(Ben burada Eski Türkler’in inançlarını anlatmaya çalışıyorum. İslâm’a eleştiri gibi algılanmasın lütfen.). Ülgen’in karşıtı Erlikhan ise tam olarak karşılamasa da Şeytan veya İblis’tir. O da eksi kutup ve kötülüğün timsali idi. Bu iki kutup, Evren’in işleyişi için gereklidir.
Araplar, Türkler ile ilk savaşlarının ardından İslamiyet’i onlara anlatınca, yenilen Batı’daki Türkler’in yine de karşı çıkmalarının ve kendi inançlarını gizleyerek de olsa yaşamalarının sebebi üstteki anlatılan inanç sistemleridir. Onlar, aslında kendi inançlarının daha gelişmiş ve doğru olduğuna inanmaktalardı. Sonraları bu inançlarını tasavvuf ile değişmiş de olsa İslam’ın içine sokmuşlardır.
Kötülük Tanrısı Erlik Han
Antik Türk İnancındaki Erlikhan, tüm kötülüklerin kaynağı olarak görülmüştür. En eski Türk inancına göre Kapsayıcı ve her şeyi aşkın Tengri’nin (Kayra Han) Evreni ortaya çıkarması anında, düzen ve dengenin kurulması amacıyla İyilik timsali tanrı Ülgen’e karşılık Erlikhan yaratılmıştır. Türk inancının milattan sonraki zamanlarda Semavî dinlerden etkilenmesi neticesinde Ülgen’in, Yahve, Tanrı ve Allah’ın eşiti sayılarak Erlikhan’ı (Şeytan-İblis) yarattığına inanılmaya başlanmıştır (Kayra Han: Tengri’nin tersine Semavî dinlerin ilahları kızar, sevinir, lânet edebilir ve tapınılmak ister.).
Tıpkı Semavî dinlerde olduğu gibi Erlikhan da Ülgen’e karşı çıkmış, o da canlıları yaratmak istemiş ve sonuçta isyan bayrağını çekmiştir. Bunun üzerine Ülgen, onu yerin altına göndermiştir. Erlikhan yerin altında kendi krallığını oluşturmuş ve Dünya’ya kaos ve kötülük yollamayı kendine görev bilmiştir. Burada şunu belirtmeliyiz: Semavî dinlerin inananları İblis/Şeytandan nefret eder, ona lânet eder ve onu aşağılarlar. Ancak Antik Türkler, Erlikhan’dan korkmalarına karşın ona bir tanrı olarak saygı duyarlardı. Evren’in düzeni gereği onun olması gerektiğini düşünürler ve ona çeşitli adaklar adarlar ve kurbanlar sunarlardı. Özellikle hastalık geldiğinde veya bir felaket olduğunda, Erlikhan’a bu felaketleri yapmasından vazgeçmesi veya Dünya’daki kötü kalpli insanlara yönlendirmesi için şaman veya kamların önderliğinde ritüel ve ayin düzenlenir ve kurban kesilirdi.
Erlik Han Semavi Dinlerdeki Şeytan/İblis’in Karşıtı Mıdır?
Aslında Erlik Han, tam olarak Şeytanın eşiti değildir. Semavî dinlerdeki Şeytan kaotik bir kötülüğe sahiptir. Erlikhan ise gerekli bir kötü olmuştur. İnanca göre kötülüklerinin mutlaka bir sebebi olmuştur Tam anlamı ile iyi ve aşmış olan insanlara kötülük yapmamıştır. Genellikle ders vermek ve teamül gereği olgunlaştırmak için kötülük salmıştır. Şaman/Kam/Bahşılar aracılığıyla ikna edilip yaptığı kötülükten vazgeçirilebilmiştir. Rpg bilgisayar oyuncularının anlayacağı dilden konuşursak Şeytan Kaotic evil, Erlikhan lawful evil’dir.
Üstteki resimde görülen silüete sahip olan Erlikhan’ın çeşitli yardımcıları da var olmuştur. Bunların başında kötü ruhlar, cinler ve canavarlar gelmiştir. Bunların insanlara çeşitli musibetleri verdiğine ve kimi kamları yanlışa sevkettiğine inanılmıştır. Bunlara ek olarak Erlikhan’ın dokuz kız ve dokuz oğlu olduğuna inanılmıştır. Karakızlar ve karaoğlanlar denen bu büyük ruhlar veya tanrılar, tam olarak kötü olmamışlardır. Felaketleri kötü insanlara veya kavimlere yönlendirmede aracı rolü üstlenmişlerdir. Savaş sırasında cesaret vermiş, acımasız olmayı desteklemiş ve adaleti de savunmuşlardır.
Şamanlar/Kamlar/Bahşılar
Antik Türkler’in Göktanrı inancı bağlamında Şamanlar/Kamlar, çok önemli bir konumda bulunmuştur (Batı Türklerinde daha çok Baguçı/Bahşı olarak da adlandırılırlar.) Tarihi kayıtlara baktığımızda kamlar hakkındaki bilgilere MÖ. 800’lere tarihlenen Çin metinlerinde rastlarız. Bu metinlerde Hiung-Nu (Hun) ve Sai’lerde (İskit-Saka) birçok güçlü kam olduğundan bahsedilir. Ancak arkeolojik kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla kamlık çok daha eskilere, tarihöncesi dönemlere dayanmaktadır. Bu dönemlerde kamlar, daha çok iyileştirici güçleri olan, bunun için bitkileri, kemik, diğer hayvan parçaları ve daha başka çeşitli sihirli nesneleri kullanan hekim niteliğinde iken, din ve mitlerin gelişmesi ile daha farklı özellikleri de kazanmışlardır.
İlk kamlar, sezgisel özellikleri daha fazla olduğundan açıkça kadındırlar. Daha sonra kadınlar yine kam olmakla beraber, ruhsal güçleri olan erkeklerin daha fazla kam olduğunu görmekteyiz. Bu babda kamların, çeşitli ritüeller ile ve ruhlar aracılığıyla tanrılar ile iletişime geçebildiği kaynaklarda bahsedilmiştir. Bu ritüeller sayesinde kamlar, iyileştirici özelliklerinin yanında kehanet, tanrılardan yardım isteme ve ruhlarla haberleşme özelliklerini edinmiştir. Ak kamlar, Ülgen ve diğer iyi tanrılar ile iletişime geçerken, kara kamlar Erlik Han ve yardımcıları ile iletişimde olmuştur. Ancak kara kamlar yaptıkları ritüelleri çoğunlukla kötü bir amaç için değil, Erlik Han’ın neden kötülükleri musallat ettiğini öğrenmek, bundan ders çıkarmak, vazgeçirmek veya bunları başka kötü kalpli kavimlere yönlendirmek için gerçekleştirmiştir.
Türklerde kamlık, Tengri inancını muhafaza edenlerin yanında, İslâmiyeti benimseyenler arasında da uzun süre devam etmiştir. Örneğin 900’lerde Avrupa’daki Türkler arasında gezen İbn-i Fadlan ile 1300’lerde Anadolu’yu gezen İbn-i Batuta, Müslüman olan Türklerde de kamların olduğundan bahseder. Hatta Batuta, Anadolu’da yaşayan Türkler için: “Bu Türkler kendilerine Müslüman diyorlar. Ancak inançları, âdetleri, gelenekleri ve kadınlarının rahatlığı, tıpkı önceki Ataları gibi. Bunlar sözde Müslüman.” demiştir.
Zeki Velidi Togan Hoca’nın Bir Şamana Tedavi Oluşu
Kamlarla ilgili önemli bir bilgi ve örnek de şöyledir. Benim değerli hocam Prof. Dr. İlhami Durmuş’un hocası ve Atatürk’ün desteklediği önemli öncü hocalardan olan Zeki Velidi Togan Hoca, Özbekistan, Buhara şehri çevrelerinde Türk tarihi araştırmaları yürütürken sıtma hastalığına yakalanmıştır. Çevrede doktor olmadığından dolayı yanındakiler, ona çevre köylerden birinde bir bahşının yaşadığını ve onu iyileştirebileceğini belirtmişlerdir. Zeki Hoca, bilimsel görüşleri ağır basan bir kişi ve sağlam bir Müslüman olmasına karşın çaresiz bahşının yanına gitmiştir. Bahşı, ilk ritüelin ardından onun ruhlara inanmadığını, ancak inanırsa ritüele devam edebileceğini anlatmıştır. Zeki Hoca da “tamam maden inanırız biz de.” demiş ve ritüel başlamıştır.
Anlattığına göre bahşı, “düngür” denen davulu ile ateş çevresinde dönerken, transa geçmiş ve ona sorulan bazı kehanet sorularını da doğru yanıtlayarak, ateşte tuttuğu kor halindeki demir kaşığı ateşten çıkarmış, hocaya bir takım su sıçratmaları ile kaşığı ağzında tutmuş ve ağzı da yanmamıştır. Ritüel bitince Zeki Hoca gerçekten de iyileşmiştir. Olay bir plasebo etkisi mi değil mi bilinmez. Ancak bu olay, bilim camiasında saygı duyulan bir hocanın kendi anlatısıdır. Sevgiler… Yazar: Doç. Dr. Eren Karakoç
Kaynakça
- Türklerin ve Moğolların Eski Dini / Jean-Paul Roux
- Umumi Türk Tarihi’ne Giriş / Zeki Velidi Togan
- Hatıralar / Zeki Velidi Togan
- Sibiryadan / Vasily Radloff
- Eski Türk Dini / İbrahim Kafesoğlu
- Baheddin Ögel / Türk Mitolojisi
Eski Türk Tarihiyle İlgili Sıkça Sorulan Sorulan
1.Antik Türkler tek tanrıya mı yoksa çok tanrıya mı inanıyordu?
Türkler, en yüce ve aşkın varlık olarak Tengri’ye inanıyorlardı. Ancak Ülgen, Umay ve Erlik gibi tanrılar da vardı. Yani hem tek tanrıcı hem de çok tanrıcı özellikler taşıyan karma bir inanç sistemine sahiptiler.
2. Tengri ile Ülgen arasındaki fark nedir?
Tengri (Kayra Han) aşkın, her şeyi kapsayan varlıktır ve evrene doğrudan müdahale etmez. Ülgen ise iyilik ve yaratılışla ilgili tanrı olup, insanlara yardım eder ve dualara karşılık verebilir. Bu yüzden halkın doğrudan tapındığı tanrı çoğunlukla Ülgen olmuştur.
3. Umay Ana’nın Türk inancındaki rolü neydi?
Umay Ana, doğumun, çocukların ve kadınların koruyucusudur. Halk arasında özellikle çocukların sağlığı için Umay’a dualar edilirdi. Bu yönüyle, dişil koruyucu bir tanrıça figürüydü.
4. Erlik Han gerçekten şeytan mıydı?
Erlik Han, kötülüklerin kaynağı olarak görülürdü ama Semavi dinlerdeki Şeytan’dan farklıydı. Türkler ona nefretle değil, saygıyla yaklaşır ve evrenin dengesinin bir parçası kabul ederlerdi. Onu yatıştırmak için kurbanlar sunulurdu.
5. Antik Türklerde reenkarnasyon inancı var mıydı?
Evet, ruhların birçok yaşam boyunca olgunlaştığına inanılırdı. İnsanlar öldükten sonra ruhları yeniden doğar, tecrübeler kazanır ve sonunda Tengri’nin katına yükselirdi. Bu inanç, şaman ritüellerinde de görülür.
6. Ülgen hangi kültürlerdeki tanrılara benzetilir?
Ülgen; Zeus, Jüpiter, Thor gibi gök tanrılarına benzetilir. Ancak onlardan farklı olarak tamamen iyilik timsalidir. Dualite sistemi açısından ise Zerdüştlük’teki Ahura Mazda ile daha yakın kabul edilir.
7. Şamanlar/Kamlar Türk toplumu için ne ifade ediyordu?
Şamanlar (kam/bahşı), tanrılar ve ruhlarla iletişim kurabilen din adamlarıydı. Hastalıkları iyileştirmek, kehanette bulunmak ve kötülükleri uzaklaştırmak için ritüeller yaparlardı. Toplumda hem dini hem de siyasi roller üstlenmişlerdir.
8. Antik Türkler neden Erlik Han’a da kurban sunardı?
Çünkü Erlik’in kötülükleri engelleyebilmek için onu yatıştırmak gerektiğine inanılırdı. Özellikle salgın, felaket ya da savaş zamanı Erlik’e kurban verilirdi. Bu, korku ve saygının birleşiminden doğan bir uygulamaydı.
9. İslamiyet geldikten sonra Tengri inancı tamamen kayboldu mu?
Hayır, Tengri inancı tasavvuf ve halk inançları içinde yaşamaya devam etti. Kamlık geleneği, Anadolu’da bile uzun süre sürdü. İbn Battuta ve İbn Fadlan, Müslüman Türklerde bile eski adetlerin devam ettiğini kaydeder.
10. Antik Türk mitolojisinde kutsal hayvanların rolü neydi?
Türkler, kutsal hayvanları tanrıların elçileri sayardı. Özellikle Gökbörü (kurt) ve Asena önemliydi. Bu hayvanlar halkın soyunun koruyucusu ve yol göstericisi kabul edilirdi.
Yorum gönder