×

Üçüncü Haçlı Seferi- Akra’dan Arsuf’a

Philippe  II Augustus

Philippe-II-Augustus Üçüncü Haçlı Seferi- Akra’dan Arsuf’a Tarih

Richard daha Yakındoğu’ya gelmeden önemli bir zafer kazanmıştı.  Fransız ve İngiliz haçlıları 1191 baharında Sicilya’dan yola çıktılar.  Philippe II Augustus 20 Mart’ta Messina’dan ayrılıp  bir ay sonra Yakındoğu’ya ulaştı. Bu arada Richard 10 Nisan’da 200’ü aşkın gemisiyle Girit’e hareket etti. Yola çıkmalarından 3 gün sonra sert bir rüzgar yirmi be ş gemiyi rotadan çıkararak Kıbrıs’a yönlendirdi. Ada 1184’ten beri bağımsız bir Bizans bölgesi olarak Isaakios Komnenos’un yönetimindeydi. Rotadan çıkan gemilerin birinde Richard’ın kardeşi Joanne ve nişanlısı Berengia da vardı. Gemiler yerli nüfus tarafından kötü muameleye maruz kaldı. Kral Richard 22 Nisan’da Rodos’a geldiğinde olanları öğrendi ve Kıbrıs’a saldırmaya karar verdi. Aslan Yürekli  5 Mayıs’ta Limasol’a çıkarma yaptı ve Isaakios’un ordularını yenerek Rumları doğu sahilindeki Magosa’ya çekilmek zorunda bıraktı. Bunu izleyen dönemde Richard ve Berengia  12 Mayıs’ta evlendiler.

Isaakios daha sonra barış girişimlerinde bulunduysa da Richard Magosa’daki Bizanslıları da yendi ve tüm adaya egemen oldu. Isaakios 1 Haziran’da teslim oldu ve ona kelepçeler takıldı.

Böylece Richard daha seferin başında önemli bir zafer elde etmişti. Kıbrıs’ın fethi Angevin ordusuna büyük bir servet ve kaynak kazandırdı. Kral Kıbrıs halkından yüzde elli oranında verg, topladı ve buradan ayrıldıktan birkaç hafta sonra adayı 100.000 bezant karşılığında Tapınak Şövalyeleri’ne sattı. Ada aynı zamanda seferler sırasında önemli bir ara istasyon oldu. Uzun vadede Kıbrıs Latinler için önemli rol oynayacaktı. Nihayet Richard 8 Haziran’da Akra’ya doğru denize açıldı.

Philippe Augustus’un yanı sıra Aslan Yürekli’nin gelişi Latinleri sevince boğdu. Bu iki kralın varlığı umut verdi ve kuşatma için güç teşkil etti. Kazanılan bu dirlik, kuşatmanın gidişatını belirleyecekti.

Richard Kutsal Topraklar’a Philippe’den daha fazla asker, maddi olanak ve daha büyük bir donanma ile geldi. Kuşatma bölgesine gelen Richard kampını kentin kuzeyine kurdu, Philippe de doğuda konuşlanmıştı. Aslan Yürekli hemen kenti incelemeye koyuldu. Savaşa hazırlanırken, akraya gelmesinden bir hafta sonra hastalandı. Richard birdenbire on gün boyunca çadırında kalmaya mahkum oldu; kısa sürede dişleri sallanmaya, tırnakları kırılmaya ve saçları dökülmeye başladı. Selahaddin’in kampında bu bir nimet olarak karşılanmaktaydı, çünkü bu Franklar’ı saldırıdan alı koyacaktı. Oysa Richard hastalığına rağmen güçlü olduğunu kanıtladı.

Richard hemen Selahaddin’le diplomatik ilişki kurma yolları aradı. Batı’daki deneyimleri zaferin politika ve savaş birlikte yürüdüğünde geldiğini ona göstermişti. Daha hastalanamadan önce bile Richard bunu deniyordu, bu amaçla gönderdiği heyet Sultan tarafından geri çevrildi.

Richard kısa süre sonra armağan değiş tokuşu önerisi ile geldi ve 1 temmuzda bir Kuzey Afrikalı esiri ona gönderdi. Daha sonra Selahaddin’e krallarından “meyve ve buz” getiren üç Angevin heyeti geldi. Bahaddin bu heyetlerin casus olduğu kanısındaydı.  Öte yandan Akra’da Müslümanlarla görüşmek isteyen sadece Richard değildi.  Philippe de garnizon komutanıyla özel görüşmeler yapıyordu ama bundan bir sonuç elde edemedi. Bu, rekabetin hala sürdüğünü gösteriyordu.

akra-kusatmasi-2-805x1024 Üçüncü Haçlı Seferi- Akra’dan Arsuf’a Tarih

1191 yaz başında Akra çevresinde toplanmış bulunan 25.000 haçlı ile Richard ve Philippe bir kuşatma stratejisi geliştirdiler.  Lağımcılar kentin surlarının altında tüneller kazmakla görevlendirildi; bu arada birçok kez Akra’ya saldırı düzenlendi. Öte yandan iki kral Haziran boyunca kenti durmaksızın mancınık ateşine tuttu. Böylesine bir saldırı Haçlı Seferleri’nde ilk kez uygulanıyordu.

İki kral daha geliştirilmiş bir mancınık teknolojisi tasarlayarak daha büyük taşları daha uzağa ve daha isabetli bir şekilde fırlatacak aygıtlar kullanmıştı.  Haçlılar en güçlü mancınığa “Mal Voisine” yani “Kötü Komşu” adını vermişler, Müslümanların mancınıklarına da “Mal Cousine” yani “Kötü Akraba” ismini takmışlardı.  Akra’daki garnizon zaman zaman Haçlı mancınıklarına zarar vermeyi başarmış ama krallar bunu onararak kentin kuzeydoğusundaki Lanetli Kule’nin taş yağmuruna tutulmasını sağladılar.

Haziran sonuna doğru yoğun haçlı saldırıları etkili olmaya başladı. Franklar surları dövdükçe surlar sarsıldı ve neredeyse yıkılacak hale geldi.  Kentteki savunma son derece güçsüzdü. Selahaddin bu konuda elinden geleni yaptı; düzenli olarak Latin siperlerine saldırdı ve ordusunu dört bir yandan gelen askerlerle güçlendirdi. Ama her defasında geri püskürtüldüler. Temmuz başında Akra’nın düşmek üzere olduğu açıkça görülebiliyordu. Selahaddin “çok yorgun, tükenmiş ve kederliydi.”

2 Temmuz 1191’de haçlılar stratejilerini değiştirdiler. Akra’nın savunmasını neredeyse yok ettikten sonra bundan yararlanmaya karar verdiler.  Franklar cepheden saldırıya geçti.

Bu  saldırıların başlamasından bir gün sonra kent ganizonu Selahaddin’e “eğer bir şeyler yapmazsa” kentin bir gün sonra teslim olacağını söyledi. Müslüman kampındaki bir tanık “Sultan perişan oldu” diyor.

Son darbe richard’ın hedef aldığı kuzeydeki savunma güçlerine indirildi. Hastalığı yüzünden hala “zorlukla yürüyebilen” kral sedye ile cepheye taşınmıştı. Bir tatar yayı ile ateş ediyordu.

Artık yenilgi kaçınılmaz hale geldiği için Akra’daki garnizon müzakere talebinde bulundu. Sonunda 12 Temmuz 1191’de Akra kuşatmasını sonlandıran bir antlaşma imzalandı. Kent tüm varlığı ile Franklara teslim olacak ve Müslümanların da canı bağışlanacaktı. 200.000 Altın dinar ödenecek, 2000 civarında esir serbest bırakılacaktı. Böylesine ağır bir antlaşma Selahaddin için hezimet, haçlılar için büyük bir zaferdi.

Neredeyse iki yıl süren savaştan sonra korkunç bir biçimde değil de, barışla sona eren Akra kuşatması, yıllar boyu da anlatılacaktı.

Akra’nın ele geçirilişi tabii ki Haçlı Seferi’nin sonu olmadı ama kesindir ki büyük bir adımdı.

Akra zaferinden sonraki günlerde Richard’ın Üçüncü Haçlı Seferi’ndeki rolü değişime uğradı. 1192 Temmuz ortalarında Philippe’in ayrılacağı söylentisi dolaşıyordu ve Philippe 22 temmuzda asıl niyetini açıkladı: Akra ele geçirildiğine göre sefer bitmişti ve en kısa zamanda Fransa’ya dönecekti.

Onun buradan ayrılmasının küçük düşürücü olduğu ortadaydı. Avrupa’da Richard I’in en büyük eleştirmenleri bile Philippe’in bu kararını kınadılar. Daha da kötüsü, Fransız soyluların büyük kısmı Yakındoğu’da kalmayı seçti. Philippe geniş çapta eleştiriye maruz kaldı. Günümüz yorumcularından biri “bu kaçışı onun ününe silinmez bir leke bırakmıştır” diyor. ki bu yorumcu da Thomas Asbridge’dir

Richard için Philippe’in ayrılması birçok açıdan iyi bir haberdi. Bu yüzden haçlı seferlerinin tüm yükünü taşımak zorunda kalacaktı ama zaten cepleri yeterince doluydu. Fransa Kralı’nın gitmesiyle tüm seferin denetimi ona kalacaktı. Ayrıca Fransız soyluların çoğu kalacağından gücü de azalmayacaktı. Richard için hareket zamanıydı.

Öncelikle Kudüs Krallığı ile ilgili olan anlaşmazlığı ele aldı. Philippe gitmek üzere olduğundan siyasi alanda tek başına kalan Konrad 26 Temmuz’da İngiltere kralına biat etti ve oluşacak uzlaşma komisyonunun kararına uyacağını söyledi. İki gün sonra Lusignan’lı  Guy’un kral olarak kalacağı ortaya çıktı. Ülkenin gelirleri Konrad ile paylaşılacak ve guy’un ölümünden sonra Konrad taç giyecekti. Bu arada Konrad’a Sur, Beyrut ve Sidon verildi. Hem Guy hem de Konrad ölürse krallık Richard’a geçecekti.

31 Temmuz’da Philippe Konrad ile birlikte Sur’a hareket etti ve birkaç gün sonra ayrıldı.

kral-alfred Üçüncü Haçlı Seferi- Akra’dan Arsuf’a Tarih

Artık Aslan Yürekli Kutsal Topraklar’a odaklanabilirdi.

Haçlı Seferi’nin tek komutanı olan Richard’ın ilk işi Latin Doğu’nun yeniden ele geçirilişini sürdürmek adına Akra koşullarının yerine getirilmesini sağlamak oldu. Öncelikli sorun zaman yitirmemekti. Hava koşulları nedeniyle savaş iki ay daha devam edebilirdi, bu yüzden kış gelmeden hemen harekete geçmek lazımdı. Richard’ın Akra surlarını onarmak için birkaç haftaya ihtiyacı vardı, bir yandan da Selahaddin’e baskı uygulamaktaydı.

Her iki taraf da artık hassas ve ölümcül bir diplomasi dansına başladılar. Sultan zamanın Richard için önem taşıdığını biliyordu, öte yandan kralın elinde binlerce esir varken hareket etmekte zorlanacaktı. Görüşmeler zorlanırsa haçlılar sonbahar ve kış boyunca Akra’da kalabilirlerdi. Aslan Yürekli de düşmanın oyun stratejisine başvurduğunu biliyordu.

12 temmuz’da imzalanan barış antlaşması koşulların 30 gün içinde yerine getirilmesini öngörüyordu. Selahaddin Franklar’ın isteklerini yerine getirecek gibi görünüyordu; öte yandan zaman kazanmaya çalışıyordu. Richard tatlı dilli ve armağanlarla gelen Müslüman delegelerle yaptığı toplantılar sonucunda 2 Ağustos’ta geri adam atar gibi yaptı ama sonrasında bir uzlaşma teklifi yaptı: Barış koşulları iki ya da üç adımda yerine getirilecek, ilk olarak 1600 Latin esir ve Kutsal Haç iade edilecek ve belirlenen 100.000 dinar’ın yarısı ödenecekti.

20 Ağustos günü Richard Akra’dan çıktı ve düzlükte, eski haçlı siperlerinin bulunduğu yerde kamp kurdu.  Selahaddin’in gözcüleri şaşırdı ve Sultan’a acilen bir haberci gönderdiler. Richard bir sonraki kozunu oynadı. Akra’daki Müslüman garnizonunun büyük bölümü iplerle bağlanmış halde kentten dışarı çıkarıldı. Sonra Franklar onlara saldırdılar ve öldürdüler, bunu izleyen Müslüman gözcüler ne yapacağını bilemedi.

Selahaddin karşı saldırıya geçti ama püskürtüldü. Güneş batarken Richard Akra’ya geri döndü. Sultana çok açık bir mesaj vermişti.

Richard artık Üçüncü Haçlı seferini muzaffer kılabilirdi: Akra’nın surları yeniden yapılmış, kentteki Müslüman garnizon yok edilmişti. Richard birçok haçlının desteğini almış, hatta Montferrat’lı Konrad bile onun komutanlığını kabullenmişti. Artık seferin bundan sonraki hedefini belirlemek gerekiyordu. Aslan Yürekli sonunda iki yönlü bir yaklaşımda karar kıldı: Akdeniz’in güney kıyısı botunca kendisini destekleyen Latin donanması ile savaşarak ilerlemek.  Bu yaklaşım Birinci Haçlı Seferinin de izlediği yoldu.

Richard’ın ilk hedefi Haçlı ordusunu-10.000 ila 15.000 askeri- Yafa’ya kadar götürmekti. Öte yandan uyguladığı taktik toprak ele geçirmek değildi. Aksine, önceliği hayatta kalmak, elindeki insan gücünü ve kaynakları koruyarak Yafa’ya ulaşmayı sağlamaktı.

Tüm bu nedenlerle ilk başta çözümün hızlı hareket olduğu görülüyordu. Richard 130 kilometrelik yolu ordusuyla en kısa sürede tamamlamalıydı. Bu mesafe dört beş gün içinde alınabilirdi ve kralın fazla zamanı yoktu.

Tarihçiler Richard’ın sefer sırasındaki komutanlığına övgüler yağdırmakta, “Frank askeri taktiklerinin en iyi uygulayıcısı” olarak göstermektedir. Birçok açıdan, Richard’ın komutan olarak en parlak dönemidir bu.

Kara ordusu 22 Ağustos 1191’de güneye doğru hareket etti. Richard tüm kadınların Akra’da kalmasını emretti ve ilk iki gün çok az direnişle karşılaşıldı. Selahaddin bu dönemde hemen hiç saldırıda bulunmadı. İki gün içinde 16 kilometre ilerleyen haçlılar Belus ırmağını geçip kamp kurdular.

25 ağustos şafağı Richard Hayfa’ya kadar olan yolu gitmek üzere harekete geçti. Ordu üçe bölündü; kral önden gidiyor, ortada İngiliz ve Normanlar yer alıyor, Fransızlar arkadan geliyordu.

hacli Üçüncü Haçlı Seferi- Akra’dan Arsuf’a Tarih

Richard hayfa’ya ulaşmak için Haçlıları Akra’dan güneye giden kumsala yönlendirmişti. Latinler bilmiyordu ama o sabah(25 Ağustos) Selahaddin de kampını bozmuştu ve kardeşi el-Adil’den çatışma başlatmasını istemişti. Saatler geçtikçe ağır yürüyen Haçlı ordusunda bir huzursuzluk baş gösterdi. Sol taraflarında Müslüman birlikler belirmişti. Sonra ortalığa sis çöktü ve panik belirtileri yayılmaya başladı. Bu kargaşada Fransızlar ana ordudan koptu ve el-Adil saldırıya geçti. Haçlılardan biri bu saldırıyı şöyle anlatıyor:

“Sarazenler tepelerden aşağı koştular ve erkekler ile atları öldürdüler, yüklerin büyük kısmını gasp ettiler.”

Artçı kuvvetlerin “önünün kesildiği” ve bir felaketin yaşanmakta olduğu haberi Richard’a ulaşınca hızla geriye döndü.  Yıldırım gibi giden kral Sarazen’lerin arasına daldı, onları bozguna uğrattı. Latin ordusu sarsılmış ama dağılmamıştı. Haçlılar o gece Hayfa’ya ulaştılar ve 27 Ağustos’a kadar orada kaldılar.

Haçlılar 28 Ağustos’ta Hayfa’dan ayrılıp  ilerlediler. Richard ordunun her yürüyüşten sonra mola vererek enerjisini toplamasını sağlıyordu. Müslümanlar ise onları adım adım izliyordu. Haçlılar sekiz gün boyunca yorucu ve yavaş bir yolculuk yapmışlardı. 30 Ağustos Cuma günü Cezire’ye doğru ilerlerken yaz güneşi karşısında kavruluyorlardı. Latinlerden biri “hava o kadar sıcaktı ki bazılarımız hayatını kaybetti” diyor.

Ertesi gün Ölü Nehir denilen yere doğru ilerleyen Haçlılar bir çatışmada başarı elde ettiler. Selahaddin’in en ünlü askerlerinden Uzun Ayas öldürüldü ve bu onların moralini yükseltti.

3 Eylül günü Ölü Nehre doğru ilerlerken kıyıdaki kayalık bir bölüm Haçlıların bir süre daha yürümesini sağladı ve bu anda Selahaddin onlara saldırı düzenledi. Üç tümenin başına bizzat kendisi geçti. Selahaddin çatışmadan yara almadan kurtuldu ama Richard o kadar kolay kurtulmadı. Sağ tarafına bir ok saplanmıştı çünkü adeti olduğu üzere sıradan bir asker gibi meydanın orta yerinde savaşıyordu. Neyse ki zırhı onu korudu ve ciddi bir yara almadı. Ama bu yaşananlar ortaçağda savaşçı bir kral olmak adına göze aldığı risklerin büyüklüğünü ortaya koymaktaydı.

Richard artık Yafa’ya 40 km uzaklıktaydı, yolculuk tehlikeli ama aynı zamanda başarılı olmuştu. Öte yandan kral, Sarazen Selahaddin’in Frankları durdurmak için elinden geleni yapacağını da biliyordu, zira Yafa’nın kaybı ona büyük bir darbe olurdu. Şimdi Arsuf Ormanı’ndan geçerek Rochetaille Irmağı’nın kıyısında mola vermek istiyordu, bundan sonra Arsuf’taki yerleşim yerlerine ulaşmak için geniş ve kumluk bir araziyi aşmaları gerekecekti. Richard 4 Eylül’de ordusunun Sazlar Nehri’nde dinlenmesine izin verdi,  ama aynı akşam “usta bir manevra” yaptı. Haçlıların yürüyüşte durmadan değişen hızı Selahaddin’in kafasını karıştırmış ve insiyatifi ele almasını engellemişti. Şimdi ise Aslan Yürekli beklenmedik bir hamle daha yaptı ve el-Adil ile görüşme isteğinde bulundu.

Bu arada Sultan kuzeye doğru yol almadan önce uygun bir savaş alanı saptamak amacıyla güneydeki ormanı ve araziyi gözden geçirmekteydi. Hava kararırken adamlarının çoğu ormana dağılmış durumdaydı. Selahaddin kontrolü yitirmeye başlamıştı. O gece kralın görüşme isteği ona söylendiğinde bunu onayladı ve kardeşine “görüşmeyi uzatmasını” söyledi.

Bu arada askerlerini toplayıp saldırıya geçebilirdi, öte yandan kral daha önce davrandı. Aslında Richard’ın görüşmeye niyeti yoktu. Böyle bir istekte bulunmasının amacı Selahaddin’i yanıltmak ve mümkün olursa düşmanların planı ile ilgili bilgi toplamaktı. Aslan Yürekli 5 Eylül sabahı el-adil ile buluştu ama bu görüşme ne dostça sürdü, ne de uzun oldu. Kral doğrudan Kutsal Topraklar’ın kendine iadesini ve Selahaddin’in çekilmesini istedi, doğal olarak el-Adil öfkelendi. Görüşme sona erdiğinde Richard ordusuna Arsuf ormanına doğru ilerleme emrini verdi. Son derece hazırlıksız yakalanan Selahaddin buna karşılık veremedi ve ordusu dağınık durumda kaldı.  Richard zorlu araziyi geçip Arsuf’a ve daha ötelere ilerlemeden önce 6 Eylül’de mola verdi.

7 Eylül sabahı Richard uyandığında, düşmanın açık araziden faydalanarak ona saldıracağından emindi. Hatta bunun 3 Eylül’den daha büyük bir çatışma olacağını da hissetmişti.

Haçlı seferleri döneminde büyük savaşlar son derece azdır, deneyimli generaller risk faktörlerini hesaplayarak büyük çatışmalardan kaçınırlar. Richard da Kudüs’e öncelik tanıyordu. Eşit hatta daha fazla askeri olmadan ve savaş alanını kendisi seçmeden Sultan’la kendi isteği dahilinde savaşmayı düşünmezdi.

Öte yandan Selahaddin için savaş önemliydi, Latinlerin ilerlemesini durdurmalıydı. Yoksa onlar yafa’ya ilerleyecekti ve bu korkunç olurdu, hele Akra yenilgisinin ardından.. Franklar’ı Arsuf’un düzlüğünde durdurması gerekiyordu. Bahaddin “Sultan o gün düşmanla savaşmaya kararlıydı” diyor.

Haçlılar şafakla beraber Rochetaille’den hareket ettikten sonra büyük bir tehlike ile karşılaştılar. Düzlüğün solundaki ağaçlı tepelerin altında Selahaddin’in ordusu dizilmişti. Birlikler “sık bir çit gibi” dizilmişti.

Çoğu atlı 30.000 Müslüman mücahite karşı 15.000 Frank vardı. Saat 9 sularında 2000 düşman onlara saldırıya geçerek savaşı başlattı. Gün ilerledikçe Selahaddin sadece 1000 kadar muhafızı yanında olmak şartıyla tüm ordusunu düşmanın üzerine saldı. Latinler durmak bilmeyen saldırılar ve yakıcı güneş altında ilerlemeye çalışıyordu.

Haçlılardan biri savaş alanındaki inanılmaz kargaşayı şöyle anlatıyor:

“Öylesine bir gürültü vardı ki gök gürültüleri bile duyulamazdı.”

Müslümanların en önemli silahı oklardı:

“En şiddetli kışlarda yağan yağmur, kar ya da dolu, tepemize yağan oklar kadar yoğun olamaz, oklar tarlalarda biçilmiş mısırlar gibi çevremize saçlılıyordu.”

Öte yandan düşmanların içinde Haçlıların daha önce karşılaşmadıkları insanlar vardı: Afrikalılar. Bir latin gözlemciye göre onlara “kara derili” deniyordu ve onlar “vahşi bir ülkeden geliyordu, kurumdan daha da siyahlardı…son derece çevik ve hızlılardı.”

O sabahki saldırı dayanılmaz güçteydi. Franklar saflarının dağılacağını, günün sonunda sağ kalamayacaklarını sanıyorlardı.

Kral Richard öncelikle ordusunda düzenin korunmasını ve safların bozulmadan Arsuf’a doğru yol almasını sağlamaya çalıştı. Bir duraklama yada açılan bir gedik ölümcül olacaktı ama askerler de karşı saldırıya geçmek istiyordu. Artçı St. Jean Şövalyeleri krala acilen bir ulak gönderip izin istediler ama Richard reddetti. Böylesine büyük bir baskı altındayken kralın sözünün tutulması, onun karizmasının ve liderlik yeteneğinin kanıtıdır.

Onlar şimdi “aç kurtlar tarafından sarılmış koyunlar gibiydiler” ve nereye baksalar görebilecekleri tek şey “gökyüzü ve düşmanlardı.” Ama gene de ilerlemeye devam ettiler.

Öncü Tapınak Şövalyeleri Arsuf’taki ağaçların yakınına ulaşınca St. Jean Şövalyelerinin komutanı Nablus’lu Garnier öne gelerek krala yeni bir dilekçe sundu ama Kral kararında ısrar etti. Bahaddin “Frank piyadelerinin ilk takımları Arsuf’un meyve bahçelerine ulaştı” diyor. Richard’ın Akra’dan bu yana tek önceliği Yafa’ya sağ sağlim ulaşmaktı. Öte yandan Aslan Yürekli neredeyse beklenmedik bir olayla karşılaştı.

Richard geriye baktığında bir Haçlı saldırısının başladığını gördü. Şövalyeler var gücüyle savaşmaya başlamıştı. Bu bir karar anıydı. Richard savaş istememiş olabilirdi ama artık savaşmak zorundaydı. Bu yüzden Aslan Yürekli hiç duraksamadı: “Atını mahmuzladı ve yayından fırlayan bir oktan daha hızlı hareket ederek” güçlerinin başına geçti.

Şimdi bir keşmekeş yaşanmaktaydı. Bu saldırıyı hiç beklemeyen Selahaddin ve ordusu kan gölü içinde kalmıştı. Yaralılar feryat ediyordu, çoğu son nefesini veriyordu.

Öte yandan Sultan’ın birlikleri toplanıp yeniden saldırıya geçtiler. Sonrasında:

“Kral Richard tüm gücüyle düşmanın peşine düştü, onların tepesine bindi ve onları dağıttı. Sanki orakla ürünleri biçiyordu.”

Sonunda ordusu dağılan Selahaddin geri çekilmek zorunda kaldı. Haçlılar onları takip ederken kaçtılar ve hezimete uğramış oldular. Zafer Richard’ındı.

Franklar Arsuf’a doğru ilerleyerek güvenli bir kamp kurdular. Akşam olurken ceset sahasında otuz iki Müslüman emir, 700 kadar da Müslüman askeri vardı.

Richard 1 Ekim tarihli mektubunda şöyle diyor:

“Selahaddin’in o kadar çok sayıda Sarazen’i katledildi ki Sultan Arsuf’ta bundan önceki kırk yılın herhangi bir zamanında verdiğinden çok daha büyük kayıp vermiş oldu..”

O günden sonra Selahaddin Richard’la yüzyüze savaşmayı göze alamadı. Bahaddin de “çok sayıda şehit verdiklerini” söylüyor ve Sultan birkaç gün sonra herkesten destek istemeye başladı. Selahaddin bir kez daha Franklar’ı durdurmaya çalışmış ama becerememişti.

Franklar 9 Eylül 1191’de yürüyüşe geçtiler ve Arsuf Irmağı’na ulaştılar. Ertesi gün Richard Yafa’ya ulaştı. Aslan Yürekli Richard Üçüncü Haçlı Seferini zaferin eşiğine taşımıştı ve Kudüs artık sadece kırk mil ötedeydi…

Yazar: Kürşad Görgen

Düzenleme: Taha Berk Arslan

Kaynakça:

Asbridge, Thomas, Haçlı Seferleri, çev. Ekin Duru, Say Yayınları  s.430-478

Ed. Umberto Eco, Ortaçağ, Cilt 2, çev. Leyla Tonguç Basmacı, Alfa

Chronicle of Third Crusade, H. Nicholson

Lyons & Jackson, Saladin, s. 310-343

Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, Cilt 3, çev. Işın Demirkent, TTK Yayınları, s. 30-60

Bauer, Susan Wise, Rönesans Dünyası, çev. Mehmet Moralı, Alfa Yayınevi, s. 201-203

Yorum gönder