Şövalyelik
Dinsel askeri cemiyetler olarak da bilinen şövalye tarikatları I. Haçlı Seferi döneminde, Kutsal Topraklardaki Hristiyanları savunmak ve Kudüs’e giden hacıları korumak üzere ortaya çıkmıştır.
Her biri profesyonel savaşçı olan şövalyeler bu cemiyetlere girerek dünyevi hayattan feragat edip kendilerini bu amaçlara adamışlardır.
Bu yeni düzen, ilk başta İsa’nın Şövalyesi (Miles Christi) adında birleşerek meydana geldi. Şövalye, bir efendinin değil Tanrının hizmetinde olacaktı, böylece, baştan beri kavgacı, yabani, hurafelere inanan bir grubu eğitmesinin ve bu grupların daha iyi amaçlara yönelmesinin önü açılmış oluyordu.
Kilise ve şövalyelik arasındaki ilişki daha başından sonuna kadar her alanda hissedilirdi. Eğitimin ilk başında başlar, eğitim boyunca sürer, şövalyelik töreniyle taçlanır ve şövalye olduktan sonra ömrünü Tanrıya adardı. Hatta bazıları yeterince iyi biri olduğunu kanıtlarsa, rahip bile
olabilirdi.
Asillerin en önde gelenleri bile şövalye olmayı, bu tabakaya katılmayı bir şeref saymıştı. Belli bir zaman sonra bu kurum dinselleşerek, soylular, şövalyeler ve kilise arasındaki gerginliği yumuşatmıştı.
Başlangıçta iki tarikat vardır: Tapınak ve Hospitalier şövalyeleri. Bunlar Kudüsteki Hristiyan ordusunun temelini oluşturur. Bundan sonra bu iki tarikattan Aziz Lazarus ve Töton Şövalyeleri ortaya çıktı.
Hospitalier şövalyeleri, 1113 yılında, hastalanan hacıları tedavi etmek için Kudüste kurulan düşkünler evi ile başlar. Zamanla kapasitesini 2000 hastaya kadar genişleten hastane önemli bir kurum olur. Asıl amacı hastalara yardım olan şövalyeler, Arapların Kudüse saldırması üzerine, silahlanmışlardır. Diğer tarikatların aksine bugün bile varlığını sürdüren tek tarikat, Hospitalier’lerdir. Hospitalier’ler Malta Şövalyelerine dönüşmüştür ve bugün bir yardım kuruluşu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Templier Şövalyeleri ise hacıları korumak üzere 1114 yılında kurulmuş ve zamanla bazı bölgeleri savunmayı kendine misyon edinmiştir. Kendilerine İsanın yoksul şövalyeleri diyen bu cemiyet için misyonları bir tövbe niteliğindedir. Kendi içlerinde günahla ve kötülükle mücadele ettikleri gibi düşmanla da mücadele ederler. Bunlara Tapınak Şövalyeleri denmesinin sebebi, isimlerini Süleyman tapınağının yanında konuşlanmış olmalarıdır.
Zaman içinde büyürler ve bankacılığa başlarlar. Kudüs’ün Araplar tarafından alınmasından sonra ise Avrupada faaliyete devam ederler. Zamanla bozulan bu tarikat, 1312’de Fransa Kralı Philippe tarafından ortadan kaldırılır.
Töton şövalyeleri ise Alman savaşçılar tarafından kurulmuştur. Hospitalier’ler gibi hastalara yardım ederlerken, 1199’da resmi hüviyet kazanırlar. Onlar da Kudüsten Kuzeydoğu Avrupaya dönerler. Pagan Kültürünün hakim olduğu bu bölgeye 1230 yılında yerleşen savaşçılar, 1202-1204 yılları arasından Fratres Militiae Christi tarikatı ile birleşmişlerdir.
Bunların yanında başlangıçta sadece cüzzamlı hastaları tedavi ve onlara hizmet için kurulan Aziz Lazarus Şövalyeleri de vardır. Merkezinde merhametin bulunduğu bu tarikat Kudüs zor durumda kaldığında Kudüsü korumakla görevlendirilmişlerdir.
Şövalye tarikatlarının bir diğer kuruluş yeri Güney İspanya’dır. İberyayı Hristiyanlaştırma harekatı olarak tanımalanan Reconquista, tarikatların varoluş nedenidir. 1158 ve 1175 yılları arasında Calatrava ve Santiaogo tarikatları İspanyasa faaliyete başlarken Portekizde ileride adı Avis Tarikatı olacak Evora Şövalyeleri kurulmuştur.
Rebah Kalesi Şövalyeleri, Afs Kalesi Şövalyeleri gibi geri aldıkları kalenin ismi ile anılan tarikatlar da kuruldu ama bunlar zamanla kralın orduları içinde eridiler.
ŞÖVALYELİK YASALARI
Şövalyelik kurumu ortaya çıktıktan sonra bir araya gelen şövalyeleri belirli bir çizgide tutmak için bazı kuralların konulması zorunludur. Şövalye yasaları (Code of Chivalry) olarak adlandırılan bu kuralların hiçbiri yazıya dökülmemiş, sözde kalmıştır.
Şövalyelik kurumunu Hristiyanlık ve kilise ile sıkı sıkıya bağdaştıran yazarlar şövalyelik yasaları ile On Emir arasında paralellik olduğunu savunmaktadır. Gautier, Chivalry adlı eserinde bu konu üzerinde durmuştur.
Şövalye yasaları olarak bilinen on yasa şudur:
1. Kilise öğretilerinin tamamına uy.
İlk madde şövalyeleri kilisenin askerleri olarak tanımlanması, eğitim süresince kayda değer dini eğitim almış olmaları ve kilise ile bağlarını koparmamalarını açıklar.
2. Kiliseyi savun.
İlk madde ile bağlantılı görünen ikinci maddede, askerilik net bir biçimde vurgulanmıştır. James, bu ilişkiyi şu şekilde açıklıyor:
Birkaç kelime ile özetlemek gerekirse şövalyelik hiçbir şekilde korumasız gerçeğin koruyucusundan başka bir şey olmamıştır ve olmayacaktır.
3. Zayıfları Koru.
Şövalyelik yemininin bir parçası olan “zayıfları korumak” olgusundan bahsederken burada Hristiyanlığa karşı gelenler tarafından şiddet gören insanların, yoksulların, hastaların bahsedildiği anlaşılmalıdır. Yine fark edilmektedir ki, şövalyeliğin amacı bu zaman dilimi içerisinde gerçeği ve doğrusu savunmaktır.
4. Ülkeni Sev.
Askeri alanla birlikte vatanseverliğin yoğunlukla vurgulandığı bu madde ile şövalyelerin cesareti, vatan sevgisi ve atılganlıkları vurgulanmaktadır.
5. Düşman karşısında geri çekilme.
Bu kural ölüm pahasına olsa da geri çekilmemeyi teşvik etmektedir.
6. Sapkınlara karşı savaş.
Birbiriyle yakından ilişkili 5. ve 6. maddeler o dönemdeki Müslüman saldırıları söz konusu olduğunda çok önemlidir.
7. Lorduna karşı görevini yerine getir.
Lorduna karşı görevini yerine getirmek bir şövalyenin en büyük sorumluluklarından biridir. Bunun için fief-vassal ilişkisini bilmek gerekir.
8. Yalan Söyleme.
Evrensel bir kural olan yalan söylememek şövalyeler için de gereklidir. Bu, zayıflık ve korkaklık işaretidir.
9. Sözünde Dur.
Bu da diğeri gibi evrensel bir değerdir ve itibara yardımcı olmaktadır.
10. Cömert Ol.
Cömert olmak yasası yanlış anlaşılıp bu işi israf boyutuna getirenler de olmuştur.
Sonuç olarak aslında her insanda bulunması gereken ve iyi bir insan ve vatandaş olmanın gerekliliği olan, ancak Ortaçağın kendine has durumundan dolayı genel anlamda şövalyelere atfedilen kahramanlık, sadakat, nezaket, cesaret, kendine hakim olma, onur ve dindarlık gibi özellikler şövalye yasalarının olmazsa olmazıdır.
ŞÖVALYE EĞİTİMİ
Şövalyelik kurumunun ve feodal sistemin halk tarafından benimsenmesi ve kabul görmesi ile Charlemagne dönemi sonrası mecburiyetle ortaya çıkan iki olgudan biri şövalyeliğin sistemleştirilmesiydi. İlk şövalyelerin cesaretleri, d,ndarlıkları ve merhametleri ile elde ettikleri başarılar, şövalyelik kurumuna kayda değer bir prestij kazandırınca şövalye olmak isteyen gençlerin sayısı arttı.
Küçük yaşta başlayan şövalye eğitimi uzun ve çetindir. Aristokrat ailenin erkek çocuğu neredeyse yürümeye başladığı anda binicilik ve silah kullanma konusunda eğitimle karşılaşırdı. Yedi veya sekiz yaşında babasına bağlı lordların birine yada bir akrabasına eğitim için gönderilirdi. Kendisine page denilen aday burada askeriye ile birlikte saray eğitimi alırdı.
Leydilerin istediklerini yapmaktan diğer şövalyelerin atlarına ve malzemelerine bakmaya kadar pek çok konuda bilgili olması beklenirdi.
On dört yaşına gelen aday artık squire olarak adlandırılırdı ve eğitim daha zorlaşır, kendisinden savaş teknikleri ile uğraşarak bedenini geliştirmesi beklenirdi. Eğitimlerini tamamlayanlar, bir savaşta başarıya imza atarlarsa yapılan tören ile şövalye ilan edilirlerdi. Genellikle bu tören yirmili yaşlarda olurdu.
AŞAMALAR
Genel hatları ile ele alındığında şövalye eğitiminin her üç aşamasında temelde aynı konular üzerinde durulmakla birlikte her bir aşamada temel üç ögenin –dini, askeri ve insani eğitim- farklı boyutlarda ve farklı ağırlıklarda ele alındığı söylenebilir. Örnek vermek gerekirse bir page için değerler eğitimi çerçevesinde insani eğitim önemli iken, bir squire için askeri konular ağırlıklıydı. Bununla birlikte her üç aşamada da dini eğitim özellikle vurgulanırdı. Hatta verilen eğitimlerde bazı durumlarda direkt dini örnekler verilirdi. Cömert ve nazik olup açgözlü olmamaktan bahsedilirken bu kavramların dini referansları verilir, askeri eğitim alan bir squrie’e ise topraklarını sarazenlerden korumaktan bahsedilirdi.
Bir şövalyenin eğitimi üç aşamada gerçekleşir. İlki page(7-14 yaş), ikincisi squire(14-21 yaş) ve bu dönemin sonunda başarılı olduğu takdirde aldığı şövalyelik unvanı.
1. Page Dönemi
Şövalye eğitiminin temelinde yer alan üç ögeden birisi olan insani değerler bu dönemde öğretilirdi. Asillerin erkek çocukları yedi yaşına geldiğinde başka bir asilin kalesine gönderilir, buralarda gerekli eğitimi alırlardı. Page eğitimine başlama yaşı kaynaklarda yedi olarak verilmektedir. Yedi yaşına kadar ailede kalan çocuklar diğer asillerin yanına gittiğinde ise insani değerler kadar yaşlarına uygun askeri eğitim de almaktadırlar. Evin leydisinden nezaket kurallarını ve davranış stillerini, evin Lordundan ise cesaret ve şövalyeliğin olmazsa olmaz kurallarını öğrenirlerdi.
Pageler zamanlarının büyük bir kısmını kale içerisinde ve buradaki kadınlarla geçirdikleri için nezaket, incelik, yabancı dil ve davranış konusunda yoğun bir eğitime tutulurdu.
Pagelerin yapması gerekenler şu şekilde sıralanabilir:
Yanında kaldığı şövalyenin atının ve silahlarının bakımını yapmak
Atları terbiye etmek
Saray dışında ona eşlik etmek
Zırhını giyerken lorda yardım etmek
Yemek yerken lorda ve leydiye refakat etmek
Akşamları organize edilen ziyafetlere ve eğlencelere katılmak
Silahların temel özelliklerini öğrenmek
Askeri talimlerde yer almak
Avcılık hakkında bilgi sahibi olmak
Şövalyeliğe girişin ilk adımı olarak tanımlanan page eğitiminin başlangıcı, süresi, müfredatı, içeriği ve bitişi hakkında kaynaklar hemen hemen benzerdir.
2. Squire Dönemi
Pageler eğitimlerini tamamlamaları halinde on dört yaşında squire olurlardı. Kalkan taşıyıcı anlamına gelen bu kelime Fransızca ecuyer kelimesinden türemiştir. Onlar için kullanılan bir başka ifade de esquire’dir. Squire genel anlamda şövalye yardımcısı anlamını taşır.
Squire’lara, beden eğitiminin yanı sıra ahlak ve değerler eğitimi ile adabı muaşeret eğitimi de verilir. Şövalye adayları, page döneminde aldıkları yoğun değerler eğitiminin aksine bu dönemde yoğun bir askeri eğitim alırlardı. Ancak bu durum değerler eğitiminin tamamen unutulduğunu göstermez.
Squire dönemi kendi içinde bazı kısımlara ayrılırdı: Saray içerisinde çalışan squire’lar, ahırda çalışan squire’lar, mutfakta çalışan squire’lar, hizmet eden squire’lar ve sarayda yardımcı olan squire’lar. Bu görevler, squire’ların bulunduğu sınıfa göre değişmektedir.
Squire’lardan yapmaları beklenen diğer görevler arasında lordunu her yerde ve her zaman dikkatli bir şekilde takip etmek ve ondan olabildiğince şey öğrenmek yer almaktadır. Bu görevi yerine getirirken bir yandan askeri görevlerini de yerine getirir, bir yandan diğer şövalyelerle bir arada bulunarak kendini geliştirirlerdi.
Askeri eğitimdeki talimler ise düzenli aralıklarla yapılırdı. Squire’lar oluşturulan sahte savaş ortamında birbirlriyle savaşır, mızraklarını etkin bir şekilde kullanmak içim quintainlerde çalışırlardı. Quintain bir ucundaki düz tahtaya şövalyeye yakışır şekilde vurulmadığı takdirde diğer tarafında bulunan tahta kılıç ile kişiyi yere düşüren bir alettir.
Yeteri kadar eğitim aldığında ise lorduyla birlikte savaşa katılır ve yeterli seviyeye ulaşırsa şövalye ilan edilirdi.
3. Şövalyelik
Squire eğitimini başarılı bir şekilde tamamlayan gençler dini temaların yoğunlukla kullanıldığı bir törenle şövalyeilan edilir ve bu görevi üstlenmiş olurlardı. Aynı zamanda günlük talimlerine de devam ederlerdi. Düzenlenen turnuvalar yeteneklerinin körelmemesi açısından bir önem oluştururdur hem de halka kendilerini tanıtmış olurlardı.
Şövalye adayları savaş alanında cesaret gösterdikleri halinde hemen o an şövalye ilan edilirlerdi.
ŞÖVALYELİK TÖRENİ
Şövalyeler için önemi tartışılmayacak bir diğer olgu da törendir. Şövalyeliğe has törende şövalyenin beline kemeri ve kılıcı takılır ve omzuna lordun kılıcı ile hafifçe vurulurdu, böylece squire şövalye ilan edilirdi. Zamanla bu törenler geliştirildi. Cubberley şu şekilde anlatmaktadır:
Squire yirmi bir yaşına geldiğinde kilisede düzenlenen etkileyici bir tören ile şövalye ilan edilirdi. Oruç tutan, günah çıkaran, tüm geceyi zırhı ile kilisede geçiren ve sabahında ayine katılan şövalye adayı kılıcını papaza verir ve sonrasında şövalye olurdu. En son olarak törene katılanların önünde yemin edince papaz kılıcı şövalyeye verir ve onu “dul ve yetimleri korumak, ıssız yerleri canlandırıp gözetlemek, haksızlıkların intikamını almak ve erdemlere sahip çıkmak”la görevlendirirdi. Şövalye lordunun önünde diz çökünce lord “Tanrı adına, Meryem ana adına, Aziz Mikhael ve Aziz George adına –biri savaşçı melek, diğer, savaşçı bir aziz- seni şövalye ilan ediyorum; (omzunun birine dokunarak) cesur ol, (diğer omzuna dokunarak) cesur ol, (başına dokunarak) sadık ol” derdi.
Bu olayın ardından papaz günün anlam ve öneminde binaen bir vaaz verirdi.
ŞÖVALYE YEMİNİ
Tüm şövalyelerin ortak bir metin okuduğunu iddia etmek güçtür. Farklı zamanlarda, farklı yerlerde farklı şekillerde yeminler edilmiştir. Bununla birlikte tüm yeminlerde ortak birkaç nokta vardır.
Aldıkları eğitimin hakkını veren adaylar şövalye ilan edilir edilmez herkesin önünde bir yemin ederlerdi. Örnek bir metin olarak şu verilebilir:
Kiliseyi savunacağıma, kötülerin karşısında olacağıma, kadınları ve zayıfları koruyacağıma, ülkenin refahını sağlayacağıma, diğer şövalye kardeşlerimin uğruna kanımın son damlasına kadar savaşacağıma, dullara ve yetimlere sahip çıkacağıma, yanlışın ve haksızın öcünü alacağıma ve erdemlerimi koruyacağıma ant içerim.
Yazar: Kürşad Görgen
Düzenleme: Taha Berk Arslan
Kaynaklar:
Abels, Medieval Chivalry
Artz, Orta Çağların tini
Aytaç, Avrupa Eğitim Tarihi
Bloch, Feodal Toplum
Cabell, Chivalry
Duby, Ortaçağ İnsanları ve Kültürü
Eastwood, The Life of a Knight
ed. Umberto Eco, Ortaçağ
Gautier, Chivalry
Hamilton, Knights and Heroes
James, The History of Chivalry
Huizinga, Ortaçağın Günbatımı
Le Goff, Ortaçağ Kahramanları
Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi
Stephenson, Medieval Feudalism
Yorum gönder